Whatsapp Hattı

0539 890 5950

Boşanma

Bilişsel Davranışçı Terapi ve Boşanma

Boşanma bir hukuki süreç olduğu kadar aileyi içeren sistemi ve dolayısıyla da psikososyal süreçleri etkilemektedir. Bunların arasında eşleri etkileyen duygusal, sosyal, ekonomik durumları, çocuklara ve akrabalara olan etkilerden de bahsetmek mümkündür (Glaser ve Borduin, 1986). Boşanma, partnerler arası memnuniyetsizliğin artması sonucunda ortaya çıkan birtakım kararlar, değişiklikler ve düzenlemelerden oluşan bir süreçtir ve boşanma süreci birçok aşamadan oluşabilir (Salts, 1979). Salts, 1985 yılındaki araştırmasında ana olarak üç aşamayı ele almıştır: 

1. Boşanma öncesi karar verme aşaması

2. Boşanmanın yeniden yapılandırması aşaması

3. Boşanma sonrası iyileşme aşaması 

Boşanma öncesi karar verme aşamasında çift, yaşadığı zorlukların çözümü için boşanma kararını gözden geçirir (Storm ve Sprenkle, 1982). Çiftlerin arasındaki bu anlaşmazlık durumu sonucunda partnerlerden biri ya da her ikisi de profesyonel yardım almaya karar verebilir (Salts, 1985).Terapist bunun üzerinde çalışırken kişilere empatik bir şekilde ve terapötik ittifak kullanarak yaklaşım sergilemelidir. Yine bu süreçte, kişilerin genel iyilik hali göz önüne alınarak, örneğin aile içi şiddet durumunda, boşanmanın daha tercih edilebilir bir durum olabileceği düşünülebilir (Lebow, 2015). Eğer çift, evliliklerini sürdürmeye, bunun için değişiklikler yapmaya ve problemlerine çözüm üretmeye yöneliyorsa terapist, eşler arası iletişim kalıplarını değerlendirmeye yönelik bir süreç izler ve bu çoğunlukla evlilik terapisi bağlamındaki bir teorik düzlemde ele alınır (Saltz, 1985). Çiftler arasında boşanma konusunun açılmış olduğu fark edildiğinde terapist evliliğin sürdürülmesine yönelik fikirleri değerlendirir ve bunu dairesel sorgulama tekniği kullanarak yapabilir (Penn, 1982). Örnek olarak şu sorular kullanılabilir: ‘‘Ne sıklıkla boşanma hakkında konuşursunuz?’’, ‘‘Bu konuda konuşmamanızı ne sağlayabilir?’’ ve ‘‘Boşanma hakkında en çok ne zaman konuşursunuz?’’. Eğer bu sorgulamalar sonucunda partnerlerin ilişkiye olan bağlılıklarının devam ettiği görülürse devam eden süreçte ilişkinin olumlu yanlarına odaklanılır ve bu bağlılığın sürdürülmesi hedeflenir; diğer yandan eğer partnerlerin boşanma konusunda karar veremedikleri fark edilirse, karar verme aşamasına geçiş yapılabilir (Saltz, 1985). Bu aşamaya amaç belirleme aşaması da denilebilir. Amaç belirleme, partnerlerin evlilikleri hakkında farklı amaçları benimsemeleri durumunda önemlidir ve bu nedenle terapist, çiftlerin amaçlar konusunda uzlaşmasına yardımcı olabilir (Lebow, 2015). Boşanma öncesi aşamada partnerlerin ihtiyaçları ve problemleri tespit edilir ve bunlara yönelik alternatif çözümler üretilmeye çalışılır. Üretilen bu alternatifler arasında partnerlerin evliliklerini devam ettirmesine yönelik adımlar yer alabilirken, çözümün boşanma olacağı sonucuna da varılabilir (Saltz, 1985).

Saltz’ın (1985) çalışmasına göre, bu karar verildikten sonra ikinci aşama olan boşanmanın yeniden yapılandırılması aşamasına geçilmiş olur. Bu aşamada, verilen bu boşanma kararı çerçevesinde yeni kararlar alınır, örneğin hukuki, sosyal, bireysel kararlar. Terapist bu süreçte, finansal ya da veraset gibi konularda partnerlerin karar verme sürecine yardımcı olabilirken asıl rolü ayrılığın zamanlamasını oluşturma, kişilerin ilişkilerindeki problemlerini anlamalarına yardımcı olma ve partnerlerin hislerini çözümlemelerine yardımcı olmaktır.

Boşanma sonrası süreç ise, kişilerin hayatlarındaki düzenlemeleri bitirdikten sonraki, yalnızlık ile mücadele etme, öz güven kazanma, sosyal ilişkileri düzene koyma gibi durumları içeren süreçtir (Storm ve Sprenkle, 1982). Burada terapistin rehberliğinde kişinin değerleri, amaçları, istekleri ele alınır ve kişinin kendini tanımasına, kendisine yönelik memnuniyetini sağlamasına ve özerkliğini geliştirmesine yardımcı olunur (Saltz, 1985).

Çiftlerin aralarındaki anlaşmazlıklar ve çatışmalar onları boşanmaya götüren çıkmazlardır. Bu çıkmazlar, Johnston ve arkadaşları (1985) tarafından üç seviyede açıklanmıştır: dışsal-sosyal, etkileşimsel, iç ruhsal seviyeler. Dışsal-sosyal nedenler arasında, işsizlik gibi dışsal nedenlerin ve aile, arkadaş gibi sosyal ağların yarattığı stres durumundan bahsedilebilir. Etkileşimsel nedenler arasında ise boşanma sonrası yapılması planlanan düzenlemeler, örneğin çocuğa dair, sırasında ortaya çıkan anlaşmazlıklar sayılabilir, bunlar en çok şiddetli geçimsizliğe dayalı boşanmalarda görülür. İç ruhsal seviyede ise partnerlerden birinin sahip olduğu bir patoloji görülmektedir, örneğin ruhsal rahatsızlık ya da madde bağımlılığı gibi.

Ailelere bilişsel davranışçı yaklaşımda bilişlere, algılara, aile bireylerinin davranışlarına ve bunların ailenin işlevselliğine olan etkisine odaklanılır (Spillane-Grieco, 2000). Davranışlar, bilişler ve kişisel faktörler (örn., duygu, motivasyon ve fizyoloji) ve aynı zamanda sosyal ve çevresel faktörlerin kişilerin davranışlarına ve ailenin işlevselliğine etki gösterdiği söylenebilir. Bu faktörler birbirleriyle etkileşimlidir ve bu nedenle bilişsel davranışçı terapi ile alınarak ailenin o anki dinamikleri ile ilgilenilir (Spillane-Grieco, 2000). Bilişsel davranışçı terapide aile geçmişine odaklanılmıyor olsa dahi, kişilerin gelişiminde çocukluklarından ya da önceki deneyimlerinden edindikleri şemalar ya da bilişsel yapılar bulunmakta olduğundan kişiler şu anki yaşantılarında bu bilişsel yapılar çerçevesinde algılar, anlamlar ve inançlar oluşturmaktadırlar ve bu şemalar kimi zaman güçlü bir şekilde problemli inançları barındırmaktadırlar (Spillane-Grieco, 2000). Sağlıklı ailelerde kişilerin bilişleri başarılı bir şekilde kişilerin ve ailenin ortak amaçlarına yönelik olarak yeniden şekillenebilirken sıkıntılı ailelerde kişilerin amaçları uyumsuz bilişlerden etkilenir ve kişiler daha memnuniyetsiz hisseder ve bu da aileye çatışma veya mutsuzluk getirir (Teichman, 1984). Bilişsel davranışçı yaklaşımda terapist danışanın aileye yönelik bilişlerinin farkındalığını sağlar ve bu bilişlerin kişinin hislerini, davranışlarını ve aile dinamiklerini nasıl etkilediğini gösterir (Schwebel ve Fine, 1992). Bu farkındalık bazı yöntemler kullanarak sağlanır. Örneğin, seansta olan bitenin eve gidince konuşulması, aile üyelerini bilişsel davranışsal ve aile konseptleri konusunda bilgilendirmek ve bunlara yönelik olarak düşünmelerini, bu şekilde ailesel problemler hakkında daha işlevsel bir şekilde iletişim kurmalarını öğretmek gibi farkındalık artırıcı yaklaşımlar sağlanabilir ve böylelikle danışanlar daha kontrollü bir şekilde problemlerini çözebilecek araçları edinmiş olurlar (Schwebel ve Fine, 1992).

Boşanma kararı alan çiftlerde önem verilen stratejiler arasında terapötik ittifak kurma, psikoeğitim, öfke kontrol becerileri, problem çözme becerileri ve iletişim becerileri sayılabilir. Boşanma durumları için danışan çiftlerle çalışırken terapötik ittifak kurmak daha zor olabilir ve aynı zamanda terapistin her iki kişiye de yargılamadan yaklaşması ve kişilerin duygu ve düşüncelerini güvenli bir şekilde paylaşabilecekleri ortamı yaratması oldukça önemlidir (Lebow, 2015). Boşanma hakkında psikoeğitim sağlanmasının odak noktalarından biri ailelerin boşanma sürecine girerken deneyimledikleri hisler ve davranışlardır çünkü kişiler hayatlarında birçok değişiklik yapmaya başlamıştır ve bu değişiklikler birbiri ardına gelmektedir. Bu nedenle, yaşadıkları bu dengesiz durumların normal olduğunu danışanlara anlatmak ve bu dengeyi tekrar bulmalarına yardımcı olmak önemlidir (Lebow, 2015). Psikoeğitimin bir diğer odak noktası ise çocuk sahibi olan kişilere yöneliktir. Danışanlara bu süreçte çocukların yaşayabilecekleri duygusal deneyimleri ve hissettikleri acıyı anlamalarına yardımcı olunur ve ebeveynlerin çocuklarının bu duyguları ve boşanmanın doğası hakkında iletişim kurmalarına yönelik mesajlar sağlanır (Lebow, 2015). Bir diğer strateji olan öfke kontrolü özellikle şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanmaya karar veren çiftler için önemli bir stratejidir. Burada danışanlara, hem davranışsal olarak hem de atıflara, duygulara ve kişisel dinamiklere de yoğunlaşılarak herhangi bir çatışma sırasında bunu nasıl engelleyebilecekleri ve bu davranışlara nasıl tepki vermeleri gerektiği aktarılır (Lebow, 2015). Problem çözme ve iletişim becerileri de boşanmış olan ebeveynler ve onların çocukları arasındaki iletişimi kurmak için önemli bir bilişsel davranışçı terapi aracıdır (Spillane-Grieco, 2000). Verasetin ebeveynlerden birine verilmesi sonucu, çocuktan ayrı kalan diğer ebeveyn ile çocuk arasında, ya da ebeveynlerin ikisi arasında oluşan ve etkili iletişim kurulamamaktan dolayı ortaya çıkan problemler seans sırasında ele alınabilir ve çocuk ile ebeveynin altta yatan bilişleri irdelenerek daha sonrasında verilen davranışçı, problem çözmeye yönelik ödevlerle çözüm sağlanmaya çalışılır (Spillane-Grieco,2000).


Kaynakça

Glaser, R. D. ve Borduin, Charles M. (1986). Models of divorce therapy: An overview. American Journal of Psychotherapy, 40(2), 233- 242https://doi.org/10.1176/appi.psychotherapy.1986.40.2.233 

Johnston, J. R., Campbell, L. E. G. ve Tall, M. C. (1985). Impasses to the resolution of custody and visitation disputes. American Journal of Orthopsychiatry, 55(1), 112–129. https://doi.org/10.1111/j.1939-0025.1985.tb03425.x

Lebow, J. L. (2015). Separation and divorce issues in couple therapy. A. S. Gurman, J. L. Lebow ve D. K. Snyder (Eds.), Clinical handbook of couple therapy içinde (s. 445–463). The Guilford Press.

Penn, P. (1982). Circular questioning. Family Process, 21(3), 267-280. https://doi.org/10.1111/j.1545-5300.1982.00267.x

Salts, Connie J. (1979). Divorce process. Journal of Divorce, 2(3), 233–240. https://doi.org/10.1300/j279v02n03_01  

Salts, Connie J. (1985). Divorce stage theory and therapy: Therapeutic implications throughout the divorcing process. Journal of Psychotherapy & The Family, 1(3), 13–23. https://doi.org/10.1300/J287v01n03_03 

Schwebel, A. I. ve Fine, M. A. (1992). Cognitive-behavioral family therapy. Journal of Family Psychotherapy, 3(1), 73–91. https://doi.org/10.1300/j085V03N01_04 

Spillane-Grieco, E. (2000). Cognitive-behavioral family therapy with a family in high-conflict divorce: a case study.Clinical Social Work Journal, 28(1), 105–119. https://doi.org/10.1023/a:1005167926689 

Storm, C. L. ve Sprenkle, D. H. (1982). Individual treatment in divorce therapy: A critique of an assumption. Journal of Divorce, 6(1-2), 87–97. https://doi.org/10.1300/J279v06n01_06

Teichman, Y. (1984). Cognitive family therapy. British Journal of Cognitive Psychotherapy, 2(1), 1–10.


Randevu Almak İster misiniz ?

Randevu Formu