Whatsapp Hattı

0539 890 5950

Bipolar I Bozukluğu

Bipolar I Bozukluğu

Bipolar Bozukluk Nedir?

Ruh halindeki dalgalanmalar, özellikle stresli olaylarla karşı karşıya kalındığında, yaşam içinde oldukça yaygındır. Bununla birlikte, duygudurum dalgalanmaları çarpıcı ve kalıcı olabilir. Bu durum dikkate değer bir sıkıntı veya bozulma ile sonuçlandığında, altta yatan bir duygudurum bozukluğu olabilir (Grande ve ark., 2016). 

Bipolar bozukluk, duygudurumda ve enerjide dalgalanmalar ile kendini gösteren, tekrarlayan kronik (sürekli) bir bozukluktur. (Grande ve ark., 2016). Bipolar bozukluğun yaşam boyu yaygınlığı %1,3 ila %1,6'dır. Bipolar bozukluğu olan bireylerin yaklaşık %10-20'si kendi hayatına son verir. Bozukluğa sahip kişilerin yaklaşık üçte biri en az bir intihar girişiminde bulunduğunu kabul eder (Müller-Oerlinghausen ve ark., 2002).Bipolar bozukluğun iki çeşidi vardır (Müller-Oerlinghausen ve ark., 2002): Bipolar I ve bipolar II. Cinsiyetle ilgili olarak, bipolar I bozukluk erkekleri ve kadınları eşit olarak etkilerken, bipolar II bozukluk kadınlarda daha yaygındır (Nivoli ve ark., 2011). 

Bipolar Bozukluğun Nedenleri

Bipolar bozukluğun nedenleri bireyler arasında farklılık göstermektedir ve bozukluğun altında yatan kesin mekanizma belirsizliğini korumaktadır (Nierenberg ve ark., 2013). Genetik etkilerin, güçlü bir kalıtsal bileşene işaret eden bozukluğu geliştirme riskinin %73-93'ünü oluşturduğuna inanılmaktadır (Bobo, 2017). Bipolar bozukluğu olanların birinci derece akrabalarında bipolar bozukluk riski genele göre yaklaşık on kat daha fazladır. Benzer şekilde bakıldığında, bipolar bozukluğu olan kişilerin akrabalarında majör depresif bozukluk riski de genele göre üç kat daha fazladır (Barnett ve Smoller, 2009). 

Psikososyal faktörler bipolar bozukluğun gelişiminde ve seyrinde önemli bir rol oynar. Bireysel psikososyal değişkenler genetik yatkınlıklarla etkileşime girebilir (Serretti ve Mandelli, 2008). Son yaşam olayları ve kişilerarası ilişkiler, depresyonda olduğu gibi, bipolar duygudurum dönemlerinin başlamasına ve tekrarlamasına sebep olabilir (Geddes ve Miklowitz, 2013). Yapılan anketlerde, bipolar bozukluğa sahip yetişkinlerin %30-50'si çocuklukta travmatik/istismar edici deneyimler bildirmiştir. Bu durum, daha yüksek intihar girişimi oranı ve travma sonrası stres bozukluğu gibi birlikte ortaya çıkan bozukluklarla ilişkilidir (Brietzke ve ark., 2012).  

Bipolar I Bozukluğun Klinik Belirtileri

Bozukluğun klinik belirtileri son derece çeşitlidir. Hafif hipomani veya hafif depresyondan, şiddetli psikozun eşlik ettiği şiddetli mani veya depresyon biçimlerine kadar uzanır (Müller-Oerlinghausen ve ark., 2002).

DSM- 5 Bipolar Bozukluk Kriterleri (APA, 2013)

Bipolar I bozukluğunun teşhisi için, bir mani dönemi için aşağıdaki ölçütlerin karşılanmış olması gerekir. Mani döneminin öncesinde veya sonrasında hipomani ya da majör depresyon dönemleri bulunabilir

Mani Dönemi

A. Kabarmış, taşkın ya da çabuk kızan, olağandışı ve sürekli bir duygudurumun ve amaca yönelik etkinlikte ve içsel güçte, olağandışı ve sürekli bir artışın olduğu ayrı bir dönemin, en az bir hafta (ya da hastaneye yatırılmayı gerektirmişse herhangi bir süre) süreyle, neredeyse her gün, günün büyük bir bölümünde bulunması

B. Duygudurum bozukluğunun olduğu ve içsel güçte ya da etkinlikte artma olduğu dönem boyunca, aşağıdaki belirtilerden üçü (ya da daha çoğu) (çabuk kızan bir duygudurum varsa dördü) belirgin derecede vardır ve bunlar olağan davranışlardan önemli ölçüde değişiktir: 

 1. Benlik saygısında abartılı bir artış ya da büyüklük düşünceleri

2. Azalan uyku ihtiyacı (örneğin, sadece 3 saatlik uykudan sonra dinlenmiş hissetme)

3. Normalden daha konuşkan olma veya konuşmaya tutma

4. Fikir uçuşması veya düşüncelerin yarıştığı öznel deneyim

5. Dikkatin dağınıklığı (yani, dikkatin önemsiz veya alakasız dış etkenlere çok kolay çekilmesi) olduğu bildirilir veya öyle olduğu gözlenir

6. Hedefe yönelik aktivitede artış (sosyal olarak, işte veya okulda veya cinsel olarak) veya psikomotor ajitasyon (yani, amaç odaklı olmayan amaçsız aktivite)

7. Acı verici sonuçlar doğurma potansiyeli yüksek faaliyetlere aşırı katılım (örneğin, sınırsız satın alma çılgınlığı, cinsel kararsızlıklar veya gereksiz ticari yatırımlar).

C. Duygudurum bozukluğu, toplumsal ya da işle ilgili işlevsellikte belirgin bozulmaya neden olacak ya da kendine ya da başkalarına zarar vermemek için hastaneye yatmayı gerektirecek kadar şiddetli ya da psikotik özellikler vardır.

D. Bu dönem, bir maddenin (örneğin, kötüye kullanılan bir ilaç, bir ilaç, başka bir tedavi) fizyolojik etkilerine veya başka bir tıbbi duruma bağlanamaz.

Not: Antidepresan tedavi (örn. ilaç tedavisi, elektrokonvülsif tedavi) sırasında ortaya çıkan ve söz konusu tedavinin fizyolojiyle ilgili etkilerinin ötesinde sendrom düzeyinde süren tam bir mani dönemi, bir mani dönemi için, dolayısıyla bipolar I bozukluğu tanısı için yeterli bir kanıttır. 

Not: A-D kriterleri bir manik dönem oluşturur. Bipolar I bozukluğunun teşhisi için yaşam boyu en az bir kez mani dönemi geçirilmiş olması gerekir. 

Hipomani Dönemi

A. Kabarmış, taşkın ya da çabuk kızan, olağandışı ve sürekli bir duygudurumun ve etkinlikte ve içsel güçte, olağandışı ve sürekli bir artışın olduğu ayrı bir dönemin, en az dört ardışık gün süreyle, neredeyse her gün, günün büyük bir bölümünde bulunması

B. Duygudurum bozukluğunun olduğu ve içsel güçte ya da etkinlikte artma olduğu dönem boyunca, aşağıdaki belirtilerden üçü (ya da daha çoğu) (çabuk kızan bir duygudurum varsa dördü) sürmüştür, bunlar olağan davranışlardan önemli ölçüde değişik ve belirgin derecede olmuştur: 

1. Şişirilmiş benlik saygısı veya büyüklük düşünceleri

2. Azalan uyku ihtiyacı (örneğin, sadece 3 saatlik uykudan sonra dinlenmiş hissetme)

3. Normalden daha konuşkan veya konuşmaya devam etme baskısı

4. Fikir uçuşması veya düşüncelerin yarıştığı öznel deneyim

5. Dikkatin dağınıklığı (yani, dikkatin önemsiz veya alakasız dış etkenlere çok kolay çekilmesi) olduğu bildirilir veya öyle olduğu gözlenir

6. Hedefe yönelik aktivitede artış (sosyal olarak, işte veya okulda veya cinsel olarak) veya psikomotor ajitasyon (yani, amaç odaklı olmayan amaçsız aktivite)

7. Acı verici sonuçlar doğurma potansiyeli yüksek faaliyetlere aşırı katılım (örneğin, sınırsız satın alma çılgınlığı, cinsel kararsızlıklar veya gereksiz ticari yatırımlar).

C. Bu dönem, kişinin belirtisiz olduğu zamanlarda olduğundan çok daha değişik, işlevsellikte belirgin bir değişikliğin görüldüğü dönemdir. 

D. Duygudurumdaki bozukluk ve işlevsellikteki değişiklik başkaları tarafından gözlemlenebilir.

E. Bu dönem, toplumsal ya da mesleki işlevsellikte belirgin bozulmaya neden olacak ya da hastaneye yatışı gerektirecek kadar şiddetli değildir. Psikotik özellikler varsa, söz konusu dönem, tanım olarak, mani dönemidir.

F. Bu dönem, bir maddenin (örn. bir ilacın) fizyolojik etkilerine bağlanamaz.

Not: Antidepresan tedavi (örn. ilaç tedavisi, elektrokonvülsif terapi) sırasında ortaya çıkan ve söz konusu tedavinin fizyolojiyle ilgili etkilerinin ötesinde sendrom düzeyinde süren tam bir hipomani dönemi tanısı için yeterli bir kanıttır. Ancak bir ya da iki belirti (özellikle antidepresan kullanımından sonra ortaya çıkan çabuk kızmada artış, sinirlilik ya da kışkırtma belirtileri) bir hipomani dönemi tanısı için ne yeterli sayılmalı ne de bipolar bozukluğa yatkınlığın bir göstergesi olarak görülmelidir. 

Not: A-F tanı kriterleri bir hipomani dönemini oluşturur. Bipolar I bozukluğunda hipomani dönemleri sık görülür, ancak Bipolar I bozukluğu tanısı konabilmesi için hipomani dönemlerinin olması gerekli değildir. 

Amerikan Psikiyatri Birliği'nin (APA, 2013) kriterlerine göre, bir manik dönem, danışanların anormal ve sürekli olarak yükselmiş, genişleyen veya sinirli bir ruh hali yaşadığı ayrı bir dönem olarak tanımlanır. Mani ve hipomanik dönemlerin birçok benzer belirtisi olmasına rağmen, hipomanik ataklardaki duygudurum bozukluğu, sosyal veya mesleki işlevsellikte belirgin bozulmaya neden olacak kadar şiddetli değildir. Karma dönem ise hem manik hem de majör depresif dönemler için kriterlerin karşılandığı en az 1 haftalık bir süredir (Müller-Oerlinghausen ve ark., 2002). 

Bipolar I bozukluk genellikle travma sonrası stres bozukluğu, madde kullanım bozuklukları ve çeşitli duygudurum bozuklukları dahil olmak üzere diğer bozukluklarla birlikte görülür (Cerimele ve ark., 2017; Hunt ve ark., 2016).  Bipolar bozukluğu olan kişilerin %40 kadarı aynı zamanda travma sonrası stres bozukluğuna sahiptir. Bu oran bipolar I bozukluğu olan kadınlarda daha yüksektir (Cerimele ve ark., 2017). 

Ayırıcı Belirtiler

Bipolar I bozuklukta en sık görülen ayırıcı tanılar majör depresif bozukluk ve şizofrenidir. Bunun dışında kaygı bozukluğu, madde kötüye kullanımı, kişilik bozukluğu (McElroy ve ark., 2001) çocuklarda dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu ve karşıt olma karşıt gelme bozukluğu (Moreno ve ark., 2007) da sıklıkla görülür. 

Bipolar bozukluk, kadınlarda ve erkeklerde neredeyse eşit olarak ortaya çıkar ve güçlü ailesel kalıtım kalıpları sergiler. Bozukluk, sanatçılar ve akrabaları gibi yaratıcı insanlarda normal kontrollere göre daha sık görülür (Müller-Oerlinghausen ve ark., 2002).

Bipolar I Bozuklukta Müdahale

Bipolar bozukluğun müdahalesinde ilk adım, mani veya hipomani tanısını doğrulamak ve danışanın duygudurum durumunu tanımlamaktır, çünkü terapötik yaklaşım hipomani, mani, depresyon ve ötimi (normal duygudurum) için önemli ölçüde farklıdır. Çeşitli faktörler farmakolojik ve psikolojik stratejileri etkileyebilir. Bunlar arasında tıbbi ve psikiyatrik eş tanılar, önceki veya mevcut müdahaleler ve kişinin müdahaleye karşı istek durumu sayılabilir (Grande ve ark., 2016).

Bipolar bozukluğun tekrarlaması ve kronik olması nedeniyle, duygudurum dönemlerinin yönetimi için sadece akut müdahale değil, aynı zamanda ileri atakların önlenmesi için farmakolojik ve psikolojik yaklaşımlar da önemlidir. Bu nedenle müdahalenin amacı, akut dönemleri ilaçla güvenli bir şekilde müdahale etmek; farmakolojik ve psikoterapötik teknikler kullanarak daha ileri atakları önlemektir (Grande ve ark., 2016).

Psikoterapi

Psikoterapi , bipolar bozukluğu olan bir kişinin tanısını kabul etmesi ve anlaması, çeşitli stres türleriyle başa çıkması, kişilerarası ilişkilerini geliştirmesi ve belirtilerini tanımasına yardımcı olmayı amaçlar. Bilişsel davranışçı terapi , aile odaklı terapi ve psikoeğitim, nüksetmeyi önleme açısından en fazla kanıta sahiptir (Bobo, 2017).

Bilişsel Davranışçı Terapi ile Bipolar I Bozukluğu

Araştırmalar bipolar bozukluğun başlangıcının ve sürecinin stres faktörleriyle (fiziksel ve sosyal faktörler ile yaşam olayları), fizyolojik ve bilişsel yatkınlıklarla ilişkili olduğunu göstermiştir. Bu nedenle bozukluğun müdahalesinde ilaçla birlikte bilişsel davranışçı terapinin kullanılmasının daha faydalı olacağı görüşü yaygınlık kazanmıştır (Scott, 2001).

Müdahale sürecinde BDT’nin amaçları (Otto ve ark., 2003):  

1. İlaç tedavisine uyum

2. Erken tanı ve müdahale

3. Stres ve yaşam stili yönetimi

 4. Eştanıların müdahalesi

Bipolar bozukluk için bilişsel davranışçı terapi, bireylerin uyumsuz düşünceler ve ruh halleri arasındaki bağlantıyı tanımasına ve değiştirmesine yardımcı olan beceri temelli bir müdahale tekniğidir (Beck ve ark., 1979). Kişiler otomatik olumsuz düşünceleri değiştirmeyi, çarpık düşünceyi ortadan kaldırmayı, mani ve depresyon döngülerini kesmeyi öğrenirler (Swartz ve Swanson, 2014).

Bipolar I Bozukluğa Dair Kitap/Film Önerileri

Kaynaklar

American Psychiatric Association. (2013). Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders (5. Bs.). American Psychiatric Publishing.

Barnett, J. H. ve Smoller, J. W. (2009). The genetics of bipolar disorder. Neuroscience, 164(1), 331-343. https://doi.org/10.1016/j.neuroscience.2009.03.080

 Beck, A. T., Rush, A. J., Shaw, B. F. ve Gary, E. (1979). Cognitive therapy of depression. New York: Guilford Press. 

Bobo, W. V. (2017). The diagnosis and management of bipolar I and II disorders: clinical practice update. Mayo Clinic Proceedings, 92(10), 1532-1551. https://doi.org/10.1016/j.mayocp.2017.06.022

Brietzke, E., Kauer-Sant'anna, M., Jackowski, A., Grassi-Oliveira, R., Bücker, J., Zugman, A., Mansur, R. B. ve Bressan, R. A. (2012). Impact of childhood stress on psychopathology. Revista Brasileira de Psiquiatria, 34(4), 480–488. https://doi.org/10.1016/j.rbp.2012.04.009

Cerimele, J. M., Bauer, A. M., Fortney, J. C. ve Bauer, M. S. (2017). Patients with co-occurring bipolar disorder and posttraumatic stress disorder: a rapid review of the literature. The Journal of Clinical Psychiatry, 78(5), 506-514. https://doi.org/10.4088/JCP.16r10897

Geddes, J. R. ve Miklowitz, D. J. (2013). Treatment of bipolar disorder. The Lancet, 381(9878), 1672-1682. https:/doi.org/10.1016/S0140-6736(13)60857-0

Grande, I., Berk, M., Birmaher, B. ve Vieta, E. (2016). Bipolar disorder. The Lancet, 387(10027), 1561-1572.https://doi.org/10.1016/s0140-6736(15)00241-x

Hunt, G. E., Malhi, G. S., Cleary, M., Lai, H. M. X. ve Sitharthan, T. (2016). Prevalence of comorbid bipolar and substance use disorders in clinical settings, 1990–2015: systematic review and meta-analysis. Journal of Affective Disorders, 206, 331-349. https://doi.org/10.1016/j.jad.2016.07.011

McElroy, S. L., Altshuler, L. L., Suppes, T., Keck Jr, P. E., Frye, M. A., Denicoff, K. D., Nolen, W. A., Kupka, R. W., Leverich, G. S., Rochussen, J. R., Rush, A. C. ve Post, R. M. (2001). Axis I psychiatric comorbidity and its relationship to historical illness variables in 288 patients with bipolar disorder. American Journal of Psychiatry, 158(3), 420-426. https://doi.org/10.1176/appi.ajp.158.3.420

Moreno, C., Laje, G., Blanco, C., Jiang, H., Schmidt, A. B. ve Olfson, M. (2007). National trends in the outpatient diagnosis and treatment of bipolar disorder in youth. Archives of General Psychiatry, 64(9), 1032-1039. https://doi.org/10.1001/archpsyc.64.9.1032

Müller-Oerlinghausen, B., Berghöfer, A. ve Bauer, M. (2002). Bipolar disorder. The Lancet, 359(9302), 241-247. https://doi.org/10.1016/s0140-6736(02)07450-0

Nierenberg, A. A., Kansky, C., Brennan, B. P., Shelton, R. C., Perlis, R. ve Iosifescu, D. V. (2013). Mitochondrial modulators for bipolar disorder: a pathophysiologically informed paradigm for new drug development. Australian and New Zealand Journal of Psychiatry, 47(1), 26-42.  https://doi.org/10.1177/0004867412449303

Nivoli, A. M., Pacchiarotti, I., Rosa, A. R., Popovic, D., Murru, A., Valenti, M., Bonnin, C. M., Grande, I., Sanchez- Moreno, J., Vieta, E. ve Colom, F. (2011). Gender differences in a cohort study of 604 bipolar patients: the role of predominant polarity. Journal of Affective Disorders, 133(3), 443-449. https://doi.org/10.1016/j.jad.2011.04.055

Otto, M. W., Reilly-Harrington, N. ve Sachs, G. S. (2003). Psychoeducational and cognitive-behavioral strategies in the management of bipolar disorder. Journal of Affective Disorders, 73(1-2), 171-181. https://doi.org/10.1016/s0165-0327(01)00460-8.

Scott, J. (2001). Cognitive therapy as an adjunct to medication in bipolar disorder. The British Journal of Psychiatry, 178(41), 164-168. https://doi.org/10.1192/bjp.178.41.s164

Serretti, A. ve Mandelli, L. (2008). The genetics of bipolar disorder: genome ‘hot regions,’genes, new potential candidates and future directions. Molecular Psychiatry, 13(8), 742-771. https://doi.org/10.1038/mp.2008.29

Swartz, H. A. ve Swanson, J. (2014). Psychotherapy for bipolar disorder in adults: a review of the evidence. Focus, 12(3), 251-266. https://doi.org/10.1176/appi.focus.12.3.251