Whatsapp Hattı

0539 890 5950

Bağımlı Kişilik Bozukluğu

Bağımlı Kişilik Bozukluğu

Bağımlı kişilik bozukluğu DSM-5’te (American Psychiatric Association, 2013), kaygı ve korku göstergelerine sahip olan kişilik bozuklukları ile kategorileşmiştir. Bu kategoride çekingen, bağımlı ve obsesif kompülsif kişilik bozuklukları yer almaktadır. 

Bağımlı kişilik bozukluğuna sahip kişiler kendileriyle ilgilenilmesi için aşırı bir ihtiyaç duyarlar ve bu da bağımlı ve teslimiyetçi davranışlara yol açar (Butcher ve ark., 2017). Bu kişiler aynı zamanda ayrı kalma olasılığına karşı ya da kendi başlarına kalma durumlarına karşı korku duyarlar çünkü kendilerini yetersiz hissetmektedirler (Bornstein ve ark., 2015; Widiger ve Bornstein, 2001). Bağımlı kişilik bozukluğuna sahip kişiler çoğunlukla hayatlarını çevrelerindeki insanların etrafına kurar ve bu insanları yanlarında tutmak için kendi ihtiyaçlarını ve görüşlerini ikinci plana atarlar. Hatta bu nedenlerden dolayı eş seçimlerinde yeterince söz sahibi olamayabilirler. Bu kişiler etraflarındaki insanların desteğini kaybetmek korkusundan dolayı kimi zaman onlara karşı öfkelerini göstermekte başarısız olurlar ve bu durum, bağımlı kişilerin psikolojik ya da fiziksel olarak istismarcı ilişkilerin içinde kalmalarına yol açabilir (Butcher ve ark., 2017). Bağımlı kişilik bozukluğuna sahip bireyler, başkalarının öneri ve güvencesi olmadan en basit ve günlük kararları almakta dahi büyük zorluk yaşarlar çünkü bu bireyler öz güvenlerinde eksiklik yaşamakta ve her ne kadar birçok beceri ve yeterliliğe sahip olsalar da kendilerini aciz hissederler. Bu kişiler kendi başlarına bırakılmadıkları sürece işlevselliklerini devam ettirebilirler (Butcher ve ark., 2017).

Bağımlı kişilik bozukluğunun DSM-5 kriterleri aşağıdakiler gibidir (American Psychiatric Association, 2013):

A. Erken yetişkinlik döneminde başlayan ve çeşitli bağlamlarda ortaya çıkan, teslimiyetçi ve bağımlı davranışlara ve ayrılma korkularına yol açan, ilgilenilmeye yönelik yaygın ve aşırı ihtiyaç duyma, aşağıdakilerden beşi (ya da daha fazlası) ile karşılanmıştır:

  1. Başkalarından aşırı bir şekilde öneri ve güvence almadan günlük kararlar almada zorluk yaşama,
  2. Kendi yaşamının en önemli alanlarında başka kişilerin sorumluluk almasına ihtiyaç duyma,
  3. Desteklerini ve onaylarını kaybetme korkusundan dolayı başkaları ile anlaşmazlıklarını ifade etmekte güçlük çekme (Not: Cezalandırılmaya yönelik gerçekçi korkuları içermez.),
  4. Kendi başına bir projeye veya işe başlamakta güçlük çekme (Motivasyon ve enerji eksikliğinden ziyade, muhakeme ve yeteneklere yönelik öz güven eksikliği nedeniyle.),
  5. Başkalarından doyum ve destek elde etmek için aşırıya kaçarak hoş olmayan şeyleri yapmaya gönüllü olma noktasına gelme,
  6. Yalnız başına kaldığında kendi kendine bakamayacak olma konusunda fazlasıyla korku duyması nedeniyle kendini rahatsız ve çaresiz hissetme,
  7. Yakın bir ilişkisi bittiğinde acil olarak ilgi ve destek kaynağı olacak başka bir ilişki arama,
  8. Kendi kendine bakmaya bırakılma konusundaki korkuları ile gerçekçi olmayacak şekilde kaygılı olma.

Bağımlı kişilik bozukluğunun yukarıdaki kriterlerini daha geniş bir çerçevede açıklamak gerekirse şunlardan bahsedilebilir (American Psychiatric Association, 2013):

  1. Bağımlı kişilik bozukluğunun ana özelliği teslimiyetçi ve bağımlı davranışlara ve ayrılma korkularına yol açan, ilgilenilmeye yönelik yaygın ve aşırı ihtiyaç duymaktır. Bu durum erken yetişkinlikte başlar ve çeşitli bağlamlarda ortaya çıkar. Bu bağımlı ve teslimiyetçi davranışlar bakım verme davranışını ortaya çıkarmak için yapılmaktadır ve kişinin öz algısının başkalarının yardımı olmadan yeterli bir işlevselliğinin olmadığı yönünde olmasından ortaya çıkmaktadır. Bağımlı kişilik bozukluğuna sahip kişiler başkalarının önerisi ve güvencesi olmadan gündelik kararlarını almada (örn., işe giderken hangi renk tişört giyeceği ya da yanında şemsiye taşıyıp taşımaması gerektiği) zorluk yaşarlar. Bu kişiler pasif olmaya ve başkalarının (çoğunlukla tek bir kişinin) kendi hayatlarındaki önemli alanlarda girişim yapmalarına ve sorumluluk almalarına izin verirler. Bu bozukluğa sahip yetişkinler genellikle bir ebeveyne ya da eşlerine bağımlıdırlar ve bu kişilerin kendilerinin nerede yaşayacağına, nasıl bir iş sahibi olmalarına ve hangi komşu ile arkadaşlık edinmelerine karar vermelerine izin verirler. Bu bozukluğa sahip ergenler ebeveynlerinin kendilerinin ne giymesi gerektiğine, kimlerle görüşmesi gerektiğine, boş zamanlarını nasıl geçirmeleri gerektiğine ve hangi okula gitmeleri gerektiğine karar vermelerine izin verebilirler.
    1. Bu şekilde başkalarına sorumluluk yükleme ve yardım isteme ihtiyacı yaşa ve duruma uygun istekleri aşar (örn., çocukların, yaşlıların ya da engellilerin özel ihtiyaçları). Bağımlı kişilik bozukluğu ciddi tıbbi durumları ya da engelleri olan kişilerde de görülebilir ama bu tür durumlarda sorumluluk almakta zorluk duyuyor olmak, normal olarak bu koşullarla ilişkili hallerin ötesindedir. 
    2. Bağımlı kişilik bozukluğuna sahip bireyler, desteklerini ve onaylarını kaybetme korkusundan dolayı başkaları ile anlaşmazlıklarını ifade etmekte güçlük çekerler. Bu bireyler kendi başlarına kaldıklarında o kadar işlevsiz hissederler ki, rehberliklerine ihtiyaç duydukları kişilerin yardımını kaybetme riskini almamak için yanlış olduğunu düşündükleri şeylere dahi karşı çıkmazlar.  
    3. Bağımlı kişilik bozukluğuna sahip bireyler, kendi başlarına bir projeye başlamakta veya bağımsız olarak bir şeyler yapmakta güçlük çekmektedirler. Bu kişiler öz güven eksikliği yaşamakta ve bir işe başlamak ve yürütmek için başkalarının yardımına ihtiyaç duyduklarına inanırlar. Bir işe başlamak için başkalarını beklerler çünkü onların kendilerinden daha iyi yapacaklarına dair bir kurala inanırlar. Bu kişiler kendilerinin yetersiz olduklarına ve devamlı olarak yardıma gereksinim duyduklarına inanmışlardır. Buna rağmen, başkalarının onayı ve etkisi olmadan da yeterli bir şekilde işlevselliklerini sürdürebilmektedirler. Bu kişiler becerikli olmaktan ya da öyle görülmekten korkuyor olabilirler çünkü bu durumun terkedilmeye yol açacağına inanıyor olabilirler. Başkalarının kendi problemlerini halletmelerine bağımlı olmalarından dolayı, kendilerini bağımsız kılacak becerileri edinmemekte ve böylece bağımlılıklarını pekiştirmektedirler.
    4. Bağımlı kişilik bozukluğuna sahip kişiler başkalarından doyum ve destek elde etmek için aşırıya kaçarak hoş olmayan şeyleri yapmaya gönüllü olma noktasına gelebilirler. Başkalarının isteklerine, bu istekler mantıksız olsa dahi, boyun eğebilirler. Bu bireylerin diğerleriyle olan ilişkilerini muhafaza etme ihtiyacı çoğunlukla dengesiz ve çarpıtılmış ilişkilere neden olmaktadır.
    5. Bağımlı kişilik bozukluğuna sahip bireyler yalnız başlarına kaldıklarında kendi kendilerine bakamayacak olma konusunda fazlasıyla korku duymaları nedeniyle kendilerini rahatsız ve çaresiz hissederler. Bu bireyler sırf yalnız kalmamak için, olaylarla ilgileri ya da alakaları olmamasına rağmen, yakınlarındakilerin ‘‘peşlerine takılırlar’’.
    6. Yakın bir ilişkileri bittiğinde (örn., sevgiliyle ayrılık, bakım verenin ölümü), bağımlı kişilik bozukluğuna sahip kişiler acil bir şekilde ihtiyaç duydukları ilgi ve desteği görebilecekleri başka bir ilişki arayışına girerler. Yakın bir ilişki dışında işlevselliklerini yitireceklerine olan inançları, çabuk ve ayrım yapmaksızın başka bir bireye bağımlı hale gelmeleri için motive edici faktör olur.
    7. Bağımlı kişilik bozukluğuna sahip bireyler kendi kendilerine bakmaya bırakılma konusundaki korkuları ile gerçekçi olmayacak şekilde kaygı beslemektedirler. Bu korkularını gerçek çıkartacak bir kanıt olmamasına rağmen kendilerini başka birisinin öneri ve yardımına bağımlı olarak görürler ve terkedilmeye karşı oldukça kaygılıdırlar. Bu kaygılar aşırı ve gerçek dışı olmalıdır.

 

Bireyde bağımlı kişilik bozukluğunun değerlendirilmesi sırasında, kriterlere ek olarak destekleyici diğer özelliklere bakıldığında şunlardan bahsedilebilir (American Psychiatric Association, 2013):

  • Bağımlı kişilik bozukluğuna sahip bireyler çoğunlukla karamsarlık ve kendinden şüphe etme ile karakterizedirler. Bu bireyler kendi becerileri ve yeteneklerini küçümsemeye eğilimlidirler ve sürekli kendilerinden ‘‘aptal’’ olarak bahsederler. Kendilerine yapılan eleştiri veya itirazları değersizliklerinin bir kanıtı olarak görürler ve kendilerine olan inançlarını kaybederler. 
  • Başkalarından aşırı koruma ve baskınlık beklerler. Eğer kendilerinden bir girişim bekleniyorsa mesleki işlevsellikleri bozulabilir. Sorumluluk almaları gerekecek durumlardan kaçınırlar ve karar vermeleri gereken bir durumla karşılaştıklarında kaygılı olurlar. Bu bireylerin sosyal ilişkileri bağımlı oldukları kişilerle sınırlı olmaktadır. 
  • Bağımlı kişilik bozukluğunun toplumda görülme yüzdesi %1’in altında olmakta birlikte kadınlarda erkeklerden daha sık görülmektedir (Bornstein ve ark., 2015; Torgersen, 2012). Cinsiyetteki bu farklılık klinik ortamlardaki cinsiyet ön yargısından dolayı değil, kadınlarda duygusal denge ve uyumluluk gibi bağımlı kişilik bozukluğunda çok görülen belli başlı kişilik özelliklerinin daha yaygın olmasından dolayıdır (Lynam ve Widiger, 2007). 
  • Bağımlı kişilik bozukluğuna sahip bireylerde depresif bozuklukların, kaygı bozukluklarını ve uyum bozukluklarının görülmesinde artan bir risk bulunmaktadır.
  • Bağımlı kişilik bozukluğu genellikle diğer kişilik bozukluklarıyla birlikte görülebilmektedir, özellikle borderline kişilik bozukluğu, çekingen kişilik bozukluğu ve histriyonik kişilik bozukluklarından bahsedilebilir. 
  • Kronik fiziksel rahatsızlıklar ya da çocuklukta veya ergenlikte ayrılma kaygısı bozukluğu, bireyde bu kişilik bozukluğunun gelişmesinde rol oynayabilir.

Bağımlı kişilik bozukluğunun nedensel faktörlerine bakıldığında tahminler %30 ve %60 arasında değişkenlik göstermekte ve bu bozukluk kriterlerinin genetik faktörlerle bağlantılı olabileceğini belirtmektedir (Bornstein ve ark, 2015; Gjerde ve ark., 2012). Bununla birlikte duygusal denge ve uyumluluk gibi bağımlı kişilik bozukluğunda sıklıkla görülen kişilik özelliklerinin de genetik bileşeni bulunmaktadır (Widiger ve Bornstein, 2001). Genetik olarak bağımlılığa ve kaygıya kısmen daha eğilimli olan bireylerin otoriter ve aşırı korumacı ebeveynlik davranışlarından (çocuklarının bireyselleşme ve bağımsızlaşmasına yardımcı olmayan ve bunun yerine bağımlı davranışları pekiştiren) daha olumsuz etkilendikleri söylenebilir. Bu durum çocuğun kendi iyiliği için başkalarına bağımlı olması gerektiği ve kendi kendilerine yetersiz olacağı inancına yol açabilir (Widiger ve Bornstein, 2001).

Bilişsel teorisyenler, bu bireylerin altta yatan uyumsuz şemalarını, kişilerin zayıflık ve yeterlilikle ilgili temel inançlarını içeren ve ‘‘Ben tamamen yetersizim’’ ve ‘‘Ben sadece yetkin birine erişebilirsem işlevsel olabilirim’’ gibi kendi hayatlarını sürdürmek için başkalarına gereksinim duyma olarak açıklarlar (Beck ve ark, 2004). Yapılan bir araştırma, bu inançların bağımlı kişilik bozukluğunu karakterize ettiği fikrini doğrulamıştır (Arntz ve ark., 2011).

  Bağımlı Kişilik Bozukluğuna Dair Kitap/Film Önerileri

Kaynakça

American Psychiatric Association. (2013). Diagnostic and statistical manual of mental disorders (5. Bs.). American Psychiatric Publishing. https://doi.org/10.1176/appi.books.9780890425596

Arntz, A., Weertman, A. ve Salet, S. (2011). Behaviour research and therapy interpretation bias in cluster-C and borderline personality disorders. Behaviour Research and Therapy, 49(8), 472–81. https://doi.org/10.1016/j.brat.2011.05.002

Beck, A. T., Freeman, A. ve Davis, D. D. (2004). Cognitive therapy of personality disorders. The Guilford Press.

Bornstein, R. F., Denckla, C. A. ve Chung, W.-J. (2015). Dependent and histrionic personality disorders. P. H. Blaney, R. F. Krueger ve T. Millon (Ed.), Oxford textbook of psychopathology içinde (s. 659–80). Oxford University Press.

Butcher, J. N., Hooley, J. M., Nock, M. K. ve Mineka, S. (2017). Abnormal psychology (17. Bs.). Pearson.

Gjerde, L. C., Czajkowski, N., Røysamb, E., Orstavik, R. E., Knudsen, G. P., Ostby, K., Torgersen, S., Myers, J., Kendler, K. S. ve Reichborn-Kjennerud, T. (2012). The heritability of avoidant and dependent personality disorder assessed by personal interview and questionnaire. Acta psychiatrica Scandinavica, 126(6), 448–457. https://doi.org/10.1111/j.1600-0447.2012.01862.x

Lynam, D. R. ve Widiger, T. A. (2007). Using a general model of personality to understand sex differences in the personality disorders. Journal of Personality Disorders, 21(6), 583–602. https://doi.org/10.1521/pedi.2007.21.6.583

Torgersen, S. (2012). Epidemiology. T. Widiger (Ed.), The Oxford handbook of personality disorders içinde (s. 186–205). Oxford University Press.

Widiger, T. A. ve Bornstein, R. F. (2001). Histrionic, dependent, and narcissistic personality disorders. H. E. Adams ve P. B. Sutker (Ed.), Comprehensive handbook of psychopathology içinde (s. 509–34). Kluwer Academic.