Whatsapp Hattı

0539 890 5950

Biriktiricilik Bozukluğu

Bilişsel Davranışçı Terapi ve Biriktiricilik Bozukluğu

Biriktiricilik bozukluğu diğer adıyla istifleme bozukluğu, önemli bir zihinsel bir bozukluktur. Gazeteler, eski giysiler, çantalar, kitaplar ve evrak işleri en sık biriktirilen öğeler arasında bulunmaktadır (Mataix-Cols, 2014). Biriktiricilik bozukluğu olan kişiler, eşyaların atılmasındaki zorluklarını eşyaların algılanan kullanışlılığına veya estetik değerine, eşyalara güçlü bir duygusal bağlılığa, israf yaratmaktan kaçınma arzusuna veya bu faktörlerin bir karışımına bağlamaktadır (Frost ve Hartl, 1996; Steketee ve Frost, 2003). Bu davranışlar, aktif yaşam alanlarını karıştıran, amaçlanan kullanım alanlarını büyük ölçüde tehlikeye atan ve kendisi için güvenli bir ortam sağlamak da dahil olmak üzere, sosyal, mesleki veya diğer önemli işleyiş alanlarında klinik olarak önemli sıkıntılara veya bozulmaya neden olan düzensiz eşya birikimiyle sonuçlanmaktadır (Mataix-Cols, 2014).

Biriktiricilik bozukluğu olan kişiler yataklarında uyuyamayabilir, oturma odasında oturamayabilir veya mutfağında yemek yapamayabilirler. Bazı durumlarda, dağınıklık aktif yaşam alanlarının ötesine yayılmakta ve araçlar, ön ve arka bahçeler, işyeri ve akrabaların evleri gibi diğer alanların kullanımına müdahale etmektedir. Ciddi durumlarda, istifleme yangın, düşme ve yetersiz temizlik gibi bir dizi sağlık riski de oluşturabilmektedir (Frost ve ark., 2000).

DSM-5’e (American Psychiatric Association, 2013) göre biriktiricilik bozukluğu kriterleri şöyledir:

Gerçek değeri ne olursa olsun, eşyalarını elden çıkarmada veya onlardan ayrılmada sürekli zorluk çekme.

Bu güçlük, söz konusu nesneleri saklamanın gerekliliği algısından ve onları elden çıkartmanın oluşturduğu sıkıntıdan kaynaklanır. 

Eşyaları atmanın zorluğu, aktif yaşam alanlarını tıkayan ve karıştıran ve bunların kullanım amacını büyük ölçüde tehlikeye atan eşyaların birikmesine neden olur. Yaşam alanları derli topluysa, bunun nedeni yalnızca üçüncü şahısların (örneğin aile üyeleri, temizlikçiler, yetkililer) müdahaleleridir.

Biriktiricilik, sosyal, mesleki veya diğer önemli işleyiş alanlarında klinik olarak önemli sıkıntıya veya bozulmaya neden olur (kendisi ve diğerleri için güvenli bir ortam sağlamak dahil).

Biriktiricilik başka bir tıbbi duruma (örneğin beyin hasarı, Prader-Willi sendromu) atfedilemez.

Biriktiricilik, başka bir zihinsel bozukluğun kriterleriyle daha iyi açıklanamaz (örneğin, obsesif-kompulsif bozuklukta takıntılar, majör depresif bozuklukta enerji azalması, şizofrenide veya başka bir psikotik bozuklukta sanrılar, majör nörobilişsel bozuklukta bilişsel bozukluklar, Otizm spektrum bozukluğu). 

Varsa belirtiniz: 

Aşırı edinimle: Malları elden çıkarmanın zorluğuna, ihtiyaç duyulmayan veya boş alan bulunmayan öğelerin aşırı edinilmesi eşlik ediyorsa.

Varsa belirtiniz: 

İyi veya adil iç görü ile: Birey, ilgili inançları ve davranışları biriktirmenin (öğeleri atmakta güçlük, dağınıklık veya aşırı edinme ile ilgili) sorunlu olduğunu kabul eder.

Zayıf iç görü ile: Birey, biriktirme ile ilgili inanç ve davranışların (eşyaları atmakta zorluk, dağınıklık veya aşırı edinme ile ilgili) aksi yöndeki kanıtlara rağmen sorunlu olmadığına inanır.

Eksik iç görü ile: Birey, biriktirme ile ilgili inanç ve davranışların (öğeleri atmakta güçlük, dağınıklık veya aşırı edinme ile ilgili), aksi yöndeki kanıtlara rağmen sorunlu olmadığına tamamen ikna olmuştur (American Psychiatric Association, 2013).

Bilişsel Davranışçı Terapi

Bilişsel davranışçı terapi, bireyin uygunsuz davranışının yanı sıra temelde yatan uyumsuz düşünce süreçlerini tanımlamayı ve değiştirmeyi amaçlayan bir psikoterapi türüdür (Fundukian ve Wilson, 2008). Son 50 yılda, bilişsel davranışçı terapiler birçok duygusal ve davranışsal problem için etkili ana akım psikososyal müdahaleler haline gelmiştir. Bilişsel terapi teknikleri geliştirilmiş ve sonunda çeşitli psikolojik bozukluklar için bilişsel davranışçı müdahaleler oluşturmak için davranışsal yaklaşımlarla entegre edilmiştir (Hazlett-Stevens ve Craske, 2002).

Çeşitli özgül klinik problemleri ele almak için birbirinden farklı bilişsel davranışçı teknik geliştirilmiş olsa da tüm bu tekniklerin temelinde bir takım temel ilke ve varsayım yatmaktadır. İlk olarak, psikolojik işlev bozukluğu, öğrenme ve bilgi işleme mekanizmaları açısından anlaşılmaktadır. Bilişsel araştırmalar, kişinin kendisi ve çevre hakkındaki bilgileri işlemedeki çarpıklıkların birçok davranışsal ve psikolojik problemin ayrılmaz bir parçası olduğunu göstermektedir. Örneğin, tehdit edici bilgilere dikkat etmeye veya belirsiz durumları tehdit olarak yorumlamaya yönelik önyargılar, aşırı veya gereksiz kaygıya katkıda bulunmaktadır. Dikkat ve bellekteki değerlendirmeleri, temel inançları ve ilişkili önyargıları değiştirmeyi öğrenmek, bilişsel terapilerin temelini oluşturmaktadır (Hazlett-Stevens ve Craske, 2002). 

İkincisi, müdahaleye yönelik bilişsel davranışçı yaklaşım, insan davranışına deneysel bir yönelim tarafından yönlendirilmektedir. Burada herhangi bir davranış, onu çevreleyen belirli çevresel ve iç koşulların bir işlevi olarak görülmektedir (Goldfried ve Davison, 1994). Bilişsel davranışçı terapiler, tanımlanan probleme olan yaklaşımı oluşturmak ve davranışları hedeflemek için tasarlanmış terapilerdir. Bilişsel davranışçı bir terapist, gözlemlenen kriterlerin ve deneyimlenen davranış kalıplarından belirli bir merkezi veya temel özelliğin sorumlu olduğu varsayımıyla terapiye yaklaşmaktadır. Bu nedenle, merkezi özellik belirlendiğinde, müdahalede hedeflendiğinde ve değiştirildiğinde, sonuçta ortaya çıkan uyumsuz düşünceler, belirtiler ve davranışlar da değişecektir. Örneğin, panik bozukluğunu müdahale eden bir bilişsel davranışçı terapist, danışanın hızlı bir kalp atışının kalp krizini gösterdiğine dair hatalı inancı taşıdığını keşfedebilir. Bu nedenle terapi, bir kalp krizinin meydana gelmediğini öğrenmek için danışanı kasıtlı olarak hızlı bir kalp atışı hissini deneyimlemeye teşvik ederken, eğitim ve bilişsel yeniden yapılanmayla bu yanlış kavrayışa meydan okumayı amaçlayacaktır (Hazlett-Stevens ve Craske, 2002).

Üçüncüsü, değişimin önceki uyumsuz öğrenme ve bilgi işleme biçimlerinin önüne geçen yeni öğrenme deneyimleriyle etkilendiği önermesidir. Örneğin, korkulan nesnelerle veya durumlarla kaçış veya kaçınma olmaksızın yüzleşmek, yeni yaklaşım davranışlarının ve güvenlik yargılarının öğrenilmesini sağlar. Bu nedenle, bu yeni düşünce ve davranışların öğrenilmesinin bir sonucu olarak kısa vadede değişim meydana gelebilir ve bu yeni edinilen tepkiler durumlar ve zaman içinde genelleştikçe uzun vadede korunabilir. Yeni becerilerin uygulandıkça ve zaman içinde daha iyi bir sonuç vermesi beklenmektedir. Klinik iyileşme bu nedenle iki farklı yoldan kaynaklanabilir. Birincisi, önceki uyumsuz düşünceler ve davranışlar daha uyarlanabilir tepkilerle değiştirildiğinden, yeni deneyimlerin sonucu olarak yeni öğrenme gerçekleşir. İkincisi ise birey, bu beceriler uygulandıkça ve geliştirildikçe, zaman içinde gelişmiş işleyişe yol açan etkili başa çıkma becerilerini öğrenebilir (Hazlett-Stevens ve Craske, 2002).

Dördüncüsü, bilişsel davranışçı terapi için bilimsel yöntemin değeridir. BDT terapistleri deneysel yöneliminden bir bireyin bilişsel ve davranış kalıpları hakkında hipotezler üretir, bu hipoteze göre müdahale eder, ortaya çıkan davranışı gözlemler, hipotezlerini bu gözlem temelinde değiştirmektedir (Hazlett-Stevens ve Craske, 2002).

Biriktiricilik Bozukluğunun Bilişsel Davranışçı Terapi ile İyileştirilmesi

Son on yılda; motivasyonel görüşme (değişime motivasyonu ve müdahaleye bağlılığı artırma çabaları), edinememe durumlarına kademeli maruz kalma (ürünleri satın alma veya başka bir şekilde edinme dürtüsüne yavaş yavaş direnme yeteneği geliştirme), sıralama ve atma eğitimi (zorlayıcı sorular kullanarak etkili karar verme uygulaması), bilişsel yeniden yapılandırma (uyumsuz düşünme kalıplarını tanımlama ve düzeltme) ve organizasyonel eğitime (evde dağınıklığı azaltmak için saklanacak öğelerin uygun şekilde taşınması ve yerleştirilmesi) dayalı olarak biriktirme bozukluğu için özel bir bilişsel davranışçı terapi geliştirilmiştir (Tolin ve ark., 2015). İstifçiliğe özgü bilişsel davranışçı terapi hem bireysel olarak hem de grup formatlarında test edilmiştir (Tolin ve ark., 2007; Steketee ve ark., 2010; Gilliam ve ark., 2011; Muroff ve ark., 2012).

Biriktiricilik bozukluğu için bilişsel davranışçı terapinin klinik çalışmalarının sonuçları genellikle olumlu sonuçlar vermiştir. Tolin ve ark. (2015) yaptıkları çalışmada, bilişsel davranışçı terapinin biriktiricilik bozukluğu üzerindeki etkisinin genel gücünü ve bunun yanı sıra bileşen belirtilerini (dağınıklık, atma güçlüğü ve edinme) ve ilişkili fonksiyonel bozukluğu incelemiştir. Bulgular bilişsel davranışçı terapinin müdahale öncesinden sonrasına kadar büyük bir etkiye sahip olduğunu göstermektedir. Yapılan bir başka çalışmada ise bulgular biriktiricilik bozukluğu için grup bilişsel davranışçı terapisinin etkin olduğunu göstermektedir (Gilliam ve ark., 2011).

Kısaca özetlemek gerekirse, biriktiricilik bozukluğu önemli bir zihinsel bozukluktur. Bu zihinsel bozukluğun iyileştirilmesi için kullanılan yöntemlerden biri de bilişsel davranışçı terapidir. Yapılan çalışmalar bilişsel davranışçı terapinin, biriktiricilik bozukluğu üzerinde olumlu sonuçları olduğunu göstermektedir.

Biriktiricilik Bozukluğuna Dair Kitap/Dizi/Belgesel Önerileri

Kaynakça

American Psychiatric Association. (2013). Hoarding Disorder. Diagnostic and statistical manual of mental disorders (5. Bs.) içinde. (s. 247). American Psychiatric Publishing. https://doi.org/10.1176/appi.books.9780890425596.dsm05

Frost, R. O., Steketee, G. ve Williams, L. (2000). Hoarding: A community health problem. Health & Social Care in the Community, 8(4), 229-234. https://doi.org/10.1046/j.1365-2524.2000.00245.x

Frost, R. O. ve Hartl, T. L. (1996). A cognitive-behavioral model of compulsive hoarding. Behaviour Research and Therapy, 34(4), 341-350. https://doi.org/10.1016/0005-7967(95)00071-2

Fundukian, L. J. ve Wilson, J. (2008). The gale encyclopedia of mental health (2.Bs.). Gale.

Gilliam, C. M., Norberg, M. M., Villavicencio, A., Morrison, S., Hannan, S. E. ve Tolin, D. F. (2011). Group cognitive-behavioral therapy for hoarding disorder: An open trial. Behaviour Research and Therapy, 49(11), 802-807.https://doi.org/10.1016/j.brat.2011.08.008

Goldfried, M. R. ve Davison, G. C. (1994). Clinical behavior therapy. John Wiley & Sons.

Hazlett-Stevens, H. ve Craske, M. G. (2002). Brief Cognitive-Behavioral Therapy: Definition and Scientific Foundations. F. W. Bond ve W. Dryden (Ed.), Handbook of brief cognitive behaviour therapy içinde (s.1-20). John Wiley & Sons. https://doi.org/10.1002/9780470713020

Mataix-Cols, D. (2014). Hoarding disorder. New England Journal of Medicine, 370(21), 2023-2030. https://doi.org/10.1056/NEJMcp1313051

Muroff, J., Steketee, G., Bratiotis, C. ve Ross, A. (2012). Group cognitive and behavioral therapy and bibliotherapy for hoarding: a pilot trial. Depression and Anxiety, 29(7), 597-604. https://doi.org/10.1002/da.21923

Steketee, G. ve Frost, R. (2003). Compulsive hoarding: Current status of the research. Clinical Psychology Review, 23(7), 905-927. https://doi.org/10.1016/j.cpr.2003.08.002

Steketee, G., Frost, R. O., Tolin, D. F., Rasmussen, J. ve Brown, T. A. (2010). Waitlist‐controlled trial of cognitive behavior therapy for hoarding disorder. Depression and Anxiety, 27(5), 476-484. https://doi.org/10.1002/da.20673

Tolin, D. F., Frost, R. O. ve Steketee, G. (2007). An open trial of cognitive-behavioral therapy for compulsive hoarding. Behaviour Research and Therapy, 45(7), 1461-1470. https://doi.org/10.1016/j.brat.2007.01.001

Tolin, D. F., Frost, R. O., Steketee, G. ve Muroff, J. (2015). Cognitive behavioral therapy for hoarding disorder: A meta‐analysis. Depression and Anxiety, 32(3), 158-166. https://doi.org/10.1002/da.22327