Whatsapp Hattı

0539 890 5950

Ayrılma Kaygısı Bozukluğu

Ayrılma Kaygısı Bozukluğu

Ayrılma kaygısı bozukluğu, çocukların başlıca bağlanma figürlerinden ayrılmaktan aşırı korkmaları, yalnız uyumada güçlük çekmeleri ve kendilerine ya da aile üyelerine kötü bir şey olacağından endişe duymaları ile tanımlanmaktadır (Shear ve ark., 2006). Ayrılma kaygısı bozukluğu en sık görülen çocukluk çağı kaygı bozukluğudur. Ortalama 7 yaşında ortaya çıkar (Herren ve ark., 2013). Çocuklarda biraz kaygı beklenir, bu da kaygı düzeyinin ne zaman psikolojik bir sorun ya da bozukluk haline geldiğinin anlaşılmasını zorlaştırır. Ayrılık kaygısı, bebekler ve küçük çocuklar için gelişimsel olarak normaldir. Ancak çocukluktan sonra devam etmesi halinde bir bozukluk haline gelir. Dünyada ruhsal bozuklukların küresel yaşam boyu yaygınlığının %13 olduğu tahmin edilmektedir (Polanczyk ve ark., 2015). Kaygı bozukluklarının ve özellikle ayrılma kaygısı bozukluğunun yaşam boyu yaygınlığı çeşitli çalışmalarda araştırılmış ve değerlendirilmiştir (Nair ve ark., 2013). Bunlar arasında, çeşitli çalışmalarda değişkenlik göstermesine rağmen, çocuklarda ve ergenlerde kaygı bozukluklarının yaygınlığı, tüm psikiyatrik bozukluklar arasında en yüksek yaygınlık ile yaklaşık %6,5 olarak bildirilmiştir (Beesdo ve ark., 2009). Bu yaygınlık anket yöntemine ve kullanılan yöntemin türüne göre değişmektedir. Örneğin, bazı çalışmalar ayrılık kaygısı bozukluğu yaşam boyu yaygınlığının %4,3 olduğunu bildirmiştir (Tanios ve ark., 2009). Ayrıca, bazı testler, erkekler ve kızlar arasında farklı bir kaygı bozukluğu yaygınlığı bildirirken, bazı çalışmalar iki grup arasında yaygınlık açısından fark olmadığını bildirmiştir (Spence ve ark., 2018). Shear ve arkadaşları ayrılma kaygısı bozukluklarının yaşam boyu yaygınlığını %1,4 ile %6,6 arasında bildirmiştir. Vakaların yaklaşık yarısında başka psikiyatrik bozuklukların eşlik ettiği belirtilmiştir (Shear ve ark., 2006).

Ayrılık kaygısı bozukluğu, başka bir ruhsal bozukluğu olmayan (otizm spektrum bozukluğu, psikoza bağlı halüsinasyonlar ya da sanrılar, agorafobi, yaygın kaygı bozukluğu ya da hastalık kaygısı bozukluğu) olmayan bireylerde görülmektedir. Bu bireyler, çocuklarda en az 4 hafta veya yetişkinlerde en az 6 ay süreyle sürekli olarak aşağıdaki belirtilerden 3 veya daha fazlasına sahiptir (Vaughan ve ark., 2017):

• Evden veya başlıca bağlanma figürlerinden ayrılma konusunda sıkıntı (genellikle iyi huylu çocuklarda öfke nöbetleri olarak kendini gösterir)

• Bağlanma figürlerini kaybetme ya da onlara zarar gelme endişesi

• Ayrılığa neden olan olaylar (adam kaçırma gibi) hakkında endişelenmek

• Ayrılık korkusu nedeniyle okula, işe gitmeme veya evden ayrılmayı reddetme 

• Ayrılık içeren kabuslar

• Önemli bir bağlanma figürü olmadan evde yalnız kalma korkusu

• Evden uzakta veya önemli bir bağlanma figürü olmadan uyumaya isteksizlik veya reddetme

• Bir bağlanma figüründen ayrılma sırasında veya öncesinde baş ağrısı, mide bulantısı, kusma veya karın ağrısı gibi fiziksel belirtiler

Araştırmalar, çocukluk çağı ayrılma kaygısı bozukluğunun olumsuz sonuçlarının sadece ani olmadığını, ayrıca geç ergenlik ve yetişkinlik döneminde psikiyatrik sorunların gelişme riskinin arttığını göstermiştir (Klein, 1964). Ayrıca ayrılma kaygısı bozukluğu şikayetine sahip okul çağındaki çocukların düşük akademik performans, sosyal izolasyon ve sosyal ortamlarda zorluk gibi sonuçları olabilir. Uzun süredir devam eden bir tartışma, çocukluk çağı ayrılma kaygısı bozukluğunun yetişkinlikte kişilik bozukluğu (agorafobili veya agorafobisiz) geliştirmek için spesifik bir risk faktörü olup olmadığı veya ayrılma kaygısı bozukluğunun çeşitli zihinsel bozuklukların gelişmesi için bir savunmasızlık faktörü olup olmadığı sorusunu çevrelemiştir. Bu soruyu yanıtlamak için onlarca yıl önce yapılan girişimlere rağmen, literatür sonuçsuz kalmıştır (Klein, 1964). Ayrılma kaygısı bozukluğunun, kişilik bozukluğu için özgül bir risk faktörü olabileceği fikrine destek, çoğunlukla agorafobiyle beraber kişilik bozukluğu şikayetine sahip yetişkinlerde yüksek çocukluk ayrılma kaygısı bozukluğu oranları bulan geçmiş çalışmalardan (Battaglia ve ark., 1995) gelmektedir. Ayrıca ayrılma kaygısı bozukluğu şikayetine sahip çocuklar ile kişilik bozukluğu rahatsızlığından şikayetçi yetişkinler arasında benzer karbondioksit duyarlılığını gösteren çalışmalarda bu bulguları desteklemiştir. Genetik çalışmalar ayrıca çocukluk ayrılma kaygısı bozukluğu ve erişkin başlangıçlı panik ataklarının ortak bir genetik yatkınlık paylaştığını bulmuştur (Roberson-Nay ve ark., 2012). Diğer çalışmalar, çocuklukta ebeveyn kaybıyla (örneğin, boşanma, bir ebeveynin ölümü, vb.) birlikte artan karbondioksit duyarlılığının, çocuklukta ayrılık kaygısının ve yetişkin kişilik bozukluğunun sürekliliğini kısmen açıklayabileceğini ileri sürmüştür (Battaglia ve ark., 2009). Bu nedenle, her iki bozukluğun da ayrılma kaygılı çocuklar arasında yüksek oranda somatik belirtiler ile Parkinson bozukluğa sahip kişilerde artan otonomik uyarılma ve fiziksel belirtilerle birlikte fizyolojik bir zemini paylaştığı görülmektedir (APA, 2013).

Ayrılma kaygısı bozukluğu şikayetine sahip çocuklar için belgelenmiş birçok sonuç vardır. Bu şikâyetten mustarip çocuklar sosyal geri çekilme, ilgisizlik, üzüntü veya yapacağı görevlere ya da oyuna konsantre olmada zorluk yaşayabilir. Bu durum da akademik sosyal zorluklara yol açar. Okul çağındaki çocuklar için ayrılma kaygısı bozukluğunun özel sonuçları, genellikle zayıf akademik başarıya ve sosyal izolasyona yol açan okul reddini içerir. Ayrılma kaygısı bozukluğu ile ilişkili fiziksel belirtiler arasında baş ağrıları, mide bulantısı, kusma, kalp çarpıntısı ve baş dönmesi bulunur (APA, 2013). Ayrılma kaygısı bozukluğu ayrıca çocuğun ayrılmaya isteksizliği nedeniyle bakıcı için yüksek strese ve zorluklara neden olur (Brand ve ark., 2011). Bu yüksek gerilim, hayal kırıklığına ve kırgınlığa neden olabilir. Çocuk ile bakıcı arasındaki ilişkiyi önemli ölçüde etkileyebilir. Ayrılma kaygısı sorununa sahip olan çocukların ebeveynleri ve bakıcıları genellikle daha düşük ebeveynlik öz yeterliliğine sahiptir (Herren ve ark., 2013). Kardeşler gibi diğer aile üyeleri de bu rahatsızlığı olan çocuğun aşırı ihtiyaçlarından dolayı hüsrana uğrayabilirler. Bu da kızgınlığa neden olabilir (APA, 2013).

Ayrılma kaygısı bozukluğu şikâyeti olan çocukların baş etme stratejileri geliştirmelerine yardımcı olmak için kullanılabilecek birçok teknik vardır. Bu teknikler genellikle hafif ila orta dereceli ayrılma kaygısı bozukluğu için birinci basamak müdahale olarak kullanılır (Brewer ve Sarvet, 2011). Örneğin, Khadar ve arkadaşları (2013) ayrılma kaygısı bozukluğu şikayetinden mustarip ilkokul erkek çocuklarına her katılımcının 24 seans resim terapisi uyguladığı bir sanat terapisi programı uygulamıştır. Sonuçlar, ayrılma kaygısı bozukluğu şikayetine sahip olan erkek çocukların daha uyumlu davranış ve duygular geliştirdiğini göstermiştir. Ayrıca çocukların daha fazla duygu paylaşma eğiliminde olduğunu ve iletişim becerilerini geliştirdiği de gözlemlenmiştir. Ayrıca bilişsel davranışçı terapi kullanılarak geliştirilmiş birçok program bulunmaktadır. Bunlar ve diğer bilişsel davranışçı terapi çeşitleri genellikle sosyal hizmet uzmanları ve terapistler tarafından uygulanır. Bu nedenle pediatri sağlayıcısının çocuğu psikoterapiye yönlendirmesi kritik önem taşır. Uzmanlık eğitimi almış bir psikiyatrist veya diğer nitelikli ruh sağlığı uzmanları tarafından sağlanan psikoterapi (“konuşma terapisi”), ayrılık kaygısı bozukluğu belirtilerini azaltabilir. Çocuklar ve yetişkinler için birinci basamak terapi bilişsel davranışçı terapidir. Ebeveyn eğitimi, çocuklara duygusal destek sağlamak, özgüven ve bağımsızlığı teşvik etmek için de önemlidir (Vaughan ve ark., 2017).

KAYNAKÇA 

American Psychiatric Association. (2013). Anxiety Disorders. Diagnostic and statistical manual of mental disorders (5. Bs.) içinde. American Psychiatric Publishing.

Battaglia, M., Bertella, S., Politi, E., Bernardeschi, L., Perna, G., Gabriele, A. ve Bellodi, L. (1995). Age at onset of panic disorder: influence of familial liability to the disease and of childhood separation anxiety disorder. American Journal of Psychiatry, 152(9), 1362-1364. https://doi.org/10.1176/ajp.152.9.1362

Battaglia, M., Pesenti-Gritti, P., Medland, S. E., Ogliari, A., Tambs, K. ve Spatola, C. A. (2009). A genetically informed study of the association between childhood separation anxiety, sensitivity to CO2, panic disorder, and the effect of childhood parental loss. Archives of general psychiatry, 66(1), 64-71. https://doi.org/10.1001/archgenpsychiatry.2008.513

Beesdo, K., Knappe, S. ve Pine, D. S. (2009). Anxiety and anxiety disorders in children and adolescents: developmental issues and implications for DSM-V. Psychiatry Clinics, 32(3), 483–524. https://doi.org/10.1016/j.psc.2009.06.002

Brand, S., Wilhelm, F. H., Kossowsky, J., Holsboer-Trachsler, E. ve Schneider, S. (2011). Children suffering from separation anxiety disorder (SAD) show increased HPA axis activity compared to healthy controls. Journal of psychiatric research, 45(4), 452-459. https://doi.org/10.1111/jcpp.13262

 Brewer, S. ve Sarvet, B. (2011). Management of anxiety disorders in the pediatric primary care setting. Pediatric Annals, 40(11), 541-547. https://doi.org/10.3928/00904481-20111007-04

Herren, C., In-Albon, T. ve Schneider, S. (2013). Beliefs regarding child anxiety and parenting competence in parents of children with separation anxiety disorder. Journal of Behavior Therapy and Experimental Psychiatry, 44(1), 53-60. https://doi.org/10.1016/j.jbtep.2012.07.005

 Khadar, M. G., Babapour, J. ve Sabourimoghaddam, H. (2013). The effect of art therapy based on painting therapy in reducing symptoms of separation anxiety disorder (SAD) in elementary school boys. Procedia-Social and Behavioral Sciences, 84, 1697-1703. https://doi.org/10.1016/j.sbspro.2013.07.051

Klein, D. F. (1964). Delineation of two drug-responsive anxiety syndromes. Psychopharmacologia, 5(6), 397-408. https://doi.org/10.1007/BF02193476

Nair, M. K. C., Russell, P. S. S., Mammen, P., Chandran, R. A., Krishnan, R., Nazeema, S., Chembagam, N. ve Peter, D. (2013). The epidemiology of anxiety disorders among adolescents in a rural community population in India. The Indian Journal of Pediatrics, 80(2), 144-148. https://doi.org/10.1007/s12098-013-1097-5

Polanczyk, G. V., Salum, G. A., Sugaya, L. S., Caye, A. ve Rohde, L. A. (2015). Annual research review: A meta‐analysis of the worldwide prevalence of mental disorders in children and adolescents. Journal of child psychology and psychiatry, 56(3), 345-365. https://doi.org/10.1111/jcpp.12381

Roberson‐Nay, R., Eaves, L. J., Hettema, J. M., Kendler, K. S. ve Silberg, J. L. (2012). Childhood separation anxiety disorder and adult onset panic attacks share a common genetic diathesis. Depression and anxiety, 29(4), 320-327. https://doi.org/10.1002/da.21931 

Shear, K., Jin, R., Ruscio, A. M., Walters, E. E. ve Kessler, R. C. (2006). Prevalence and correlates of estimated DSM-IV child and adult separation anxiety disorder in the National Comorbidity Survey Replication. American Journal of Psychiatry, 163(6), 1074-1083. https://doi.org/10.1176/ajp.2006.163.6.1074

Spence, S. H., Zubrick, S. R. ve Lawrence, D. (2018). A profile of social, separation and generalized anxiety disorders in an Australian nationally representative sample of children and adolescents: Prevalence, comorbidity and correlates. Australian & New Zealand Journal of Psychiatry, 52(5), 446-460. https://doi.org/10.1177/0004867417741981

Tanios, C. Y., Abou-Saleh, M. T., Karam, A. N., Salamoun, M. M., Mneimneh, Z. N. ve Karam, E. G. (2009). The epidemiology of anxiety disorders in the Arab world: a review. Journal of anxiety disorders, 23(4), 409-419. https://doi.org/10.1016/j.janxdis.2008.10.009

Vaughan, J., Coddington, J. A., Ahmed, A. H. ve Ertel, M. (2017). Separation anxiety disorder in school-age children: what health care providers should know. Journal of pediatric health care, 31(4), 433-440.https://doi.org/10.1016/j.pedhc.2016.11.003