Whatsapp Hattı

0539 890 5950

Depresyon

Depresyon

Depresyon Nedir?

Majör depresif bozukluk, en az iki hafta süren ve duygudurum, ilgi ve zevkte belirgin değişiklikler, bilişte değişiklikler içeren güçten düşürücü bir bozukluktur (Otte ve ark., 2016).

Depresyon, kişinin ailesini, kişisel ilişkilerini , iş veya okul hayatını, uyku ve yeme alışkanlıklarını, genel sağlığını önemli ölçüde etkiler. Depresif bir dönem geçiren kişi, genellikle yaşamın tüm yönlerine yayılan düşük bir ruh hali ve daha önce zevkli faaliyetlerden zevk alamama sergiler. Depresif insanlar, değersizlik, uygunsuz suçluluk, pişmanlık, çaresizlik, umutsuzluk düşünceleri ve duyguları ile meşgul olabilirler. Bunlar üzerinde derin derin düşünebilirler. Majör depresif bozukluğun diğer belirtileri arasında zayıf konsantrasyon ve hafıza, sosyal durumlardan ve aktivitelerden geri çekilme, cinsel dürtü azalması, sinirlilik, ölüm veya intihar düşünceleri yer alır. Uykusuzluk yaygındır; tipik modelde, bir kişi çok erken uyanır ve tekrar uyuyamaz. Aşırı uyuma da olabilir. Ağır depresif duruma sahip kişilerde psikotik belirtiler olabilir. Bu belirtiler, sanrıları veya daha az yaygın olarak halüsinasyonları içerir (APA, 2013).

Majör Depresif Bozukluk DSM-5 Kriterleri (APA, 2013)

A. İki haftalık dönem boyunca aşağıdaki belirtilerden beşi (ya da daha fazlası) mevcut olmuştur ve önceki işlevsellik düzeyinde bir değişikliği temsil etmektedir: belirtilerden en az biri ya (1) depresif duygudurum ya da (2) ilgi kaybı ya da zevk alamamadır.

Not: Açıkça başka bir tıbbi duruma atfedilebilecek belirtileri dahil etmeyin.

1. Günün büyük bir bölümünde, neredeyse her gün, kişinin kendisinin bildirdiği (örneğin, üzgün, boş, umutsuz hisseder) veya başkaları tarafından yapılan gözlemlerle (örneğin, ağlamaklı görünür) gösterilen depresif ruh hali (Not: Çocuklarda ve ergenlerde huysuzluk olabilir)

2. Hemen hemen her gün, günün büyük bir bölümünde faaliyetlere karşı belirgin bir şekilde azalmış ilgi veya zevk (öznel anlatıma göre ya da gözlemle belirtilir)

3. Diyet yapmaksızın önemli kilo kaybı veya kilo alımı (örneğin, bir ayda vücut ağırlığının %5'inden fazla değişiklik) veya hemen hemen her gün iştahta azalma veya artış

(Not: Çocuklarda beklenen kilo alımının olmaması göz önünde bulundurulmalıdır)

4. Neredeyse her gün uykusuzluk veya aşırı uyuma

5. Neredeyse her gün psikomotor ajitasyon veya yavaşlama (yalnızca öznel huzursuzluk veya yavaşlama değil, başkaları tarafından da gözlemlenebilir)

6. Neredeyse her gün yorgunluk veya enerji kaybı

7. Neredeyse her gün değersizlik ya da aşırı ya da uygunsuz suçluluk duygusu (sanrısal olabilir) (yalnızca hasta olduğundan ötürü kendini kınama ya da suçluluk duyma olarak değil)

8. Neredeyse her gün düşünme ya da konsantre olma yeteneğinde azalma ya da kararsızlık (ya öznel anlatıma göre ya da başkaları tarafından gözlemlendiği gibi)

9. Tekrarlayan ölüm düşünceleri (sadece ölme korkusu değil), belirli bir plan olmaksızın tekrarlayan intihar düşünceleri veya intihar girişimi veya intihar etmek için belirli bir plan

B. Belirtiler klinik olarak belirgin bir sıkıntıya ya da toplumsal, işle ilgili alanlarda ya da önemli diğer işlevsellik alanlarında bozulmaya neden olur.

C. Bu dönem, bir maddenin fizyolojik etkilerine veya başka bir tıbbi duruma bağlanamaz.

Not: A-C kriterleri majör depresif bir dönemi temsil eder.

Not: Önemli bir kayıp (örneğin, yas, mali yıkım, doğal bir afetten kaynaklanan kayıplar, ciddi bir tıbbi hastalık veya sakatlık) karşısında gösterilen tepkiler arasında, A tanı ölçütünde belirtilen yoğun üzüntü duyguları, kayıp hakkında derin düşüncelere dalma, uykusuzluk, iştahsızlık ve not edilen kilo kaybını içerebilir. Bu tür belirtiler anlaşılabilir ya da kayıp için uygun görülebilse de önemli bir kayba verilen normal tepkiye ek olarak depresyon dönemin varlığı da dikkatle değerlendirilmelidir. Bu karar, kişiden alınan öykünün ve kayıp bağlamında yaşanan acının kültürel ölçütlere göre dışavurumunun değerlendirilmesini gerektirir.

D. Depresyonun ortaya çıkışı, şizoaffektif bozukluk, şizofreni, şizofreniform bozukluk, sanrılı bozukluk veya diğer tanımlanmış ve tanımlanmamış şizofreni spektrumu ve diğer psikotik bozukluklarla daha iyi açıklanamaz.

E. Hiçbir zaman manik dönem veya hipomani dönemi olmamıştır.

Not: Manik benzeri veya hipomanik benzeri dönemlerin tümü madde kaynaklıysa veya başka bir tıbbi durumun fizyolojik etkilerine atfedilebilirse bu dışlama uygulanmaz. 

Majör Depresif Bozukluğun Görülme Sıklığı

Depresyon, kadınlarda erkeklere göre yaklaşık iki kat daha sık görülür (Seedat ve ark., 2009) ve her yıl dünya çapındaki yetişkin nüfusun yaklaşık %6'sını etkiler (Bromet ve ark., 2011). Aynı zamanda şeker hastalığı, kalp hastalığı ve felç (Whooley ve Wong, 2013) gibi durumların gelişme riskinin artmasıyla ilişkilidir. Bu nedenle yükünü daha da artırır. İntihara neden olabilir. Dünya çapında yılda 800.000 intiharın %50'sinin bir depresif dönem içinde meydana geldiği bulunmuştur. Depresyona sahip kişilerin intihar nedeniyle ölme olasılığının genel nüfusa göre neredeyse 20 kat daha fazla olduğu tahmin edilmektedir (Chesney ve ark., 2014). 

Majör Depresif Bozukluğun Nedenleri

Depresyon için biyopsikososyal model, biyolojik, psikolojik ve sosyal faktörlerin hepsinin depresyona neden olmada bir rol oynadığını öne sürer (APA, 2013). Diyabet-stres modeli, depresyonun, önceden var olan bir kırılganlık veya zayıflığın stresli yaşam olayları tarafından aktive edilmesiyle sonuçlandığını belirtir. Önceden var olan kırılganlık, ya doğa ile genler arasındaki bir etkileşimi ima eden ya da çocuklukta öğrenilen dünya görüşlerinden kaynaklanan şemalardan olabilir (Caspi ve ark., 2003; Haeffel ve ark., 2008). 

Olumsuz çocukluk deneyimlerinin (çocuklukta istismar, ihmal ve aile işlev bozukluğunu içeren), özellikle birden fazla türü varsa, majör depresyon riski önemli ölçüde artar. Çocukluk çağı travması aynı zamanda depresyonun şiddeti, müdahaleye zayıf yanıt verme ve depresyonun süresi ile de ilişkilidir (Saveanu ve Nemeroff, 2012).

Genetik

Aile ve ikiz çalışmaları, depresyon riskinde bireysel farklılıkların yaklaşık %40'ının genetik faktörlerle açıklanabileceğini ortaya koymaktadır. Çoğu psikiyatrik bozukluk gibi, depresyon da muhtemelen birçok bireysel genetik değişiklikten etkilenir (Sullivan ve ark., 2000). Esas olarak nörotransmiterlerdeki, özellikle de serotonin, norepinefrin ve dopamindeki anormalliklerden kaynaklandığı düşünülmektedir (Bains ve Abdijadid, 2021).

Çevresel Faktörler

Depresyonla ilişkili stresli olaylar: örneğin, iş kaybı, finansal güvensizlik, kronik (sürekli) veya yaşamı tehdit eden sağlık sorunları, şiddete maruz kalma, ayrılık ve yastır (Kessler, 1997). En çok yetişkinlikte ortaya çıkar. Bununla birlikte, yaşamın sonraki dönemlerinde majör depresif bozukluğun öncülü olarak çocukluktaki olaylara maruz kalmaya odaklanılmıştır. Bu olaylar arasında fiziksel ve cinsel istismar, psikolojik ihmal, aile içi şiddete maruz kalma, ölüm veya ayrılık sonucu ebeveynlerden erken ayrılma yer alır. Olumsuz yaşam olaylarının sayısı ve şiddeti depresyonun şiddeti ve sürekliliği arasında bir ilişki bulunur (Li ve ark., 2016). 

Majör Depresif Bozuklukta Müdahale

Depresyonun müdahalesinde iki ana seçenek vardır: psikoterapi ve farmakoterapi. Farklı çalışmalar orta-şiddetli depresif dönemlerin ilaçla veya ilaç ve psikoterapi birleşimiyle ele alınması gerektiğini söyler (Cleare ve ark., 2015; Gelenberg, 2010) Buna karşılık, hafif bir depresif döneme, başlangıçta yalnızca psikoterapi ile müdahale edilebilir. Ancak, kişinin tercihleri ve önceki müdahale geçmişi her zaman dikkate alınmalıdır (Otte ve ark., 2016).

Psikoterapi ve Farmakoterapi (İlaç)

Yapılan çalışmalar hem psikoterapi hem de farmakoterapi ile müdahaleye başlamanın tek başına yapılan müdahalelerden önemli ölçüde daha iyi sonuçlar ürettiğini göstermiştir (Cuijpers ve ark., 2009). 

Depresyonda Bilişsel Davranışçı Terapi

Depresyonda en yaygın kullanılan psikoterapi biçimi bilişsel davranışçı terapidir (Otte ve ark., 2016). Bilişsel davranışçı terapi, depresyon, kaygı bozuklukları, somatoform bozukluk ve madde kullanım bozukluğu gibi çeşitli psikiyatrik bozukluklarda kanıta dayalı psikolojik müdahalelerden biridir (Gautam ve ark., 2020). 

Bilişsel davranışçı terapide bağımsız bir terapi olarak veya ilaçlarla birlikte kullanımında depresyonu azaltmaktadır. Depresyonun sürmesinde neden olan altta yatan şemaları ve inançları değiştirmek amaçlanır. Aynı zamanda belirtilere katkıda bulunabilecek evlilik uyumsuzluğu, iş stresi gibi çeşitli psikososyal sorunlar ele alınır (Gautam ve ark., 2020).

Bilişsel davranışçı terapide, hatalı inançların ve uyumsuz bilgi işlemenin (tekrarlayan olumsuz düşüncenin temellerini oluşturan) depresyonun nedeni olduğunu ve sürdürülmesinde etkili bir role sahip olduğu öncülüne dayanmaktadır. Bu 'bilişsel model', uyumsuz düşünce düzeltildiğinde hem var olan sıkıntının hem de sonradan ortaya çıkabilecek belirtilerin geri dönüş riskinin azalacağını varsaymaktadır (Beck, 1979).  

Depresyona Dair Öneri Kitap/Film/Dizi İncelemeleri 

Kaynaklar

American Psychiatric Association. (2013). Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders (5. Bs.). American Psychiatric Publishing.

Bains, N. ve Abdijadid, S. (2021). Major depressive disorder. StatPearls [Internet].

Beck, A. T. (1979). Cognitive therapy of depression. Guilford press.

Bromet, E., Andrade, L. H., Hwang, I., Sampson, N. A., Alonso, J., De Girolamo, G., de Graaf, R., Demyttenaere, K., Hu, C., Iwata, N., Karam, A. N., Kaur, J., Kostyunchenko, S., Lépine, J. P., Levinson, D., Matschinger, H., Mora, M. E. M., Browne, M. A., Posada- Villa, J., Viana, M. C., Williams, D. R. ve Kessler, R. C. (2011). Cross-national epidemiology of DSM-IV major depressive episode. BMC Medicine, 9(1), 1-16. https://doi.org/10.1186/1741-7015-9-90.

Caspi, A., Sugden, K., Moffitt, T. E., Taylor, A., Craig, I. W., Harrington, H., McClay, J., Mill, J., Martin, J., Braithwaite, A. ve Poulton, R. (2003). Influence of life stress on depression: moderation by a polymorphism in the 5-HTT gene. Science, 301(5631), 386–89. https://doi.org/10.1126/science.1083968

Chesney, E., Goodwin, G. M. ve Fazel, S. (2014). Risks of all‐cause and suicide mortality in mental disorders: a meta‐review. World Psychiatry, 13(2), 153-160. https://doi.org/10.1002/wps.20128

Cleare, A., Pariante, C. M., Young, A. H., Anderson, I. M., Christmas, D., Cowen, P. J., Dickens, C., Ferrier, I. N., Geddes, J., Gilbody, S., Haddad, P. M., Katona, C., Lewis, G., Malizia, A., McAllister- Williams, R. H., Ramchandani, P., Scott, J., Taylor, D. ve Uher, R. (2015). Evidence-based guidelines for treating depressive disorders with antidepressants: A revision of the 2008 British association for psychopharmacology guidelines. Journal of Psychopharmacology, 29(5), 459-525. https://doi.org/10.1177/0269881115581093

Cuijpers, P., van Straten, A., Warmerdam, L. ve Andersson, G. (2009). Psychotherapy versus the combination of psychotherapy and pharmacotherapy in the treatment of depression: a meta‐analysis. Depression and Anxiety, 26(3), 279-288. https://doi.org/10.1002/da.20519.

Gautam, M., Tripathi, A., Deshmukh, D. ve Gaur, M. (2020). Cognitive behavioral therapy for depression. Indian Journal of Psychiatry, 62(2), 223-229. https://doi.org/10.4103/psychiatry.IndianJPsychiatry_772_19

Gelenberg, A. J. (2010). A review of the current guidelines for depression treatment. The Journal of Clinical Psychiatry, 71(7), e15.  https://doi.org/10.4088/JCP.9078tx1c

Haeffel, G. J., Getchell, M., Koposov, R. A., Yrigollen, C. M., Deyoung, C. G., Klinteberg, B. A., Oreland, L., Ruchkin, V. V. ve Grigorenko, E. L. (2008). Association between polymorphisms in the dopamine transporter gene and depression: evidence for a gene-environment interaction in a sample of juvenile detainees. Psychological Science, 19(1), 62–69. https://doi.org/10.1111/j.1467-9280.2008.02047.x

Kessler, R. C. (1997). The effects of stressful life events on depression. Annual Review of Psychology, 48(1), 191-214. https://doi.org/10.1146/annurev.psych.48.1.191.

Li, M., D'arcy, C. ve Meng, X. (2016). Maltreatment in childhood substantially increases the risk of adult depression and anxiety in prospective cohort studies: systematic review, meta-analysis, and proportional attributable fractions. Psychological Medicine, 46(4), 717-730. https://doi.org/10.1017/S0033291715002743

Otte, C., Gold, S. M., Penninx, B. W., Pariante, C. M., Etkin, A., Fava, M., Mohr, D. C. ve Schatzberg, A. F. (2016). Major depressive disorder. Nature Reviews Disease Primers, 2(1), 1-20. https://doi.org/10.1038/nrdp.2016.65

Saveanu, R. V. ve Nemeroff, C. B. (2012). Etiology of depression: genetic and environmental factors. The Psychiatric Clinics of North America, 35(1), 51–71https://doi.org/10.1016/j.psc.2011.12.001

Seedat, S., Scott, K. M., Angermeyer, M. C., Berglund, P., Bromet, E. J., Brugha, T. S., Demyttenaere, T., de Girolamo, K., Haro, J. M., Jin, R., Karam, E. G., Kovess- Masfety, V., Levinson, D., Mora, M. E. M., Ono, Y., Ormel, J., Pennell, B. E., Posada- Villa, J., Sampson, N. A., Williams, D. ve Kessler, R. C. (2009). Cross-national associations between gender and mental disorders in the world health organization world mental health surveys. Archives of General Psychiatry, 66(7), 785-795. https://doi.org/0.1001/archgenpsychiatry.2009.36

Sullivan, P. F., Neale, M. C. ve Kendler, K. S. (2000). Genetic epidemiology of major depression: review and meta-analysis. The American Journal of Psychiatry, 157(10), 1552–62. https://doi.org/10.1176/appi.ajp.157.10.1552

Whooley, M. A. ve Wong, J. M. (2013). Depression and cardiovascular disorders. Annual Review of Clinical Psychology, 9, 327-354. https://doi.org/10.1146/annurev-clinpsy-050212-185526