Whatsapp Hattı

0539 890 5950

Siklotimik Bozukluk

Siklotimik Bozukluk

Siklotimi, aynı zamanda siklotimik bozukluk olarak da bilinir. Çok sayıda depresyon belirti periyodu ile yüksek ruh hali belirtilerinin periyodlarını içeren zihinsel ve davranışsal bir bozukluktur. Ancak bu belirtiler majör depresif dönem veya manik dönem (kişinin aşırı neşeli ya da öfkeli olabildiği durum) olması için yeterli değildir. Belirtiler çocuklarda bir yıldan fazla, yetişkinlerde ise iki yıldan fazla sürmelidir. Siklotimik bozukluğun kesin nedeni bilinmemektedir. Risk faktörleri, ailede bipolar bozukluk öyküsü içerir. Siklotimik bozukluk şikayetine sahip kişilerin birinci derece akrabalarında genel popülasyondan daha sık majör depresif bozukluk, bipolar I bozukluk ve bipolar II bozukluk görülür. Maddeye bağlı bozukluklar da aile içinde daha yüksek risk altında olabilir. Bipolar I bireylerin birinci derece akrabaları, genel popülasyondan daha yüksek bir siklotimik bozukluk riskine sahip olabilir (APA, 2013).

Siklotimik bozukluğu bulunan kişiler hem depresif evreleri hem de hipomanik evreleri (tam bir manik ataktan daha az şiddetli olan) yaşarlar (APA, 2013). Siklotimideki depresif ve manik belirtiler, bozukluğun kararsız ve reaktif doğası gereği değişken süreler boyunca sürer. Depresif evreler, majör depresif bozukluğa benzer. Donuk düşünceler ve duyumlar ile entelektüel veya sosyal faaliyetler için motivasyon eksikliği şeklinde tanımlanmaktadır. Siklotimik bozukluktan mustarip bireylerin çoğu genellikle yorgundur ve sık sık, uzun süre uyumaya eğilimlidirler. Ancak diğer bir kısmı ise tam tersi şekilde uykusuzluk sorunu yaşamaktadırlar (Koukopoulos, 2003). Siklotimik depresyonun diğer belirtileri arasında eskiden son derece önemli olan insanlara veya faaliyetlere karşı kayıtsızlık sayılabilir. Siklotimik depresyon karar vermede zorluğa yol açar. Ayrıca, bu durumun içerisinde bulunan kişiler eleştirel olma ve kolayca şikâyet etme eğilimindedir. Hafif siklotimi formlarında bile intihar düşünceleri yaygındır. Depresif durumda, siklotimik bozukluk şikâyeti olan kişiler ayrıca sık baş ağrıları, baş ve göğüste sıkışma, kafada boşluk hissi, halsizlik, kilo kaybı ve saç dökülmesi gibi fiziksel şikayetler de yaşamaktadır (APA, 2013).

Tipik depresyon ve siklotimik depresyon arasındaki ayırt edici faktör, siklotimik depresyonda hipomani vakalarının olmasıdır. Siklotimik bozukluğu bulunan bireyler, kendilerini veya başkalarını uyarmadan depresif durumdan hipomanik duruma geçebilirler. Aşamaların süresi ve sıklığı tahmin edilememektedir. Hipomanik durumda, insanların düşünceleri daha hızlı bir şekilde oluşmaktadır. Bu yüzden daha sosyal ve konuşkan hale gelirler. Harcama çılgınlığına, spontane eylemlere girişebilir, özgüvenlerini yükseltebilir ve daha fazla gösteriş sergileyebilirler. Bipolar I ile ilişkili olabilecek normal bir manik durumun aksine, hipomanik fazdaki belirtiler genellikle daha az şiddetli bir biçimde ortaya çıkar (Koukopoulos, 2003).

Siklotimik bozukluk genellikle diğer bozukluklarla birlikte gelişmektedir (Perugi ve ark., 2015). Depresyon, kaygı ve ilgili bozuklukları olan kişilerin yüzde 20-50'sinde siklotimik bozukluk da vardır. Siklotimik bozukluk şikâyeti olanlar, zihinsel sağlık kaynakları aradıklarında, siklotimi belirtilerinden ziyade eş (benzer) bozukluk durumların belirtilerini gösterme eğilimindedir. Çocuklarda ve ergenlerde siklotimik bozukluk ile en sık görülen eş bozukluklar; kaygı bozuklukları, dürtü kontrol sorunları, yeme bozuklukları ile dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğudur (Perugi ve ark., 2017). Yetişkinlerde, siklotimik bozukluk ayrıca dürtü kontrolü sorunlarıyla birlikte görülme eğilimindedir. Heyecan arama davranışları hipomanik durumlarda ortaya çıkar. Bunlar genellikle erkeklerde kumar oynama ve kompülsif (yineleyici davranış) cinsellik şeklinde gelişir. Kadınlarda ise kompülsif satın alma ve aşırı derecede yemek yemeyi içerir (Perugi ve ark., 2015).

Siklotimik bozukluk, DSM-5'te bipolar bozukluğun bir alt tipi olarak sınıflandırılır. Kriterleri şu şekildedir (APA, 2013):

  • Yetişkinler için son iki yılın en az yarısında, çocuklar ve gençler için ise bir yıl boyunca yüksek duygudurum ve depresif belirtiler dönemlerinin bulunması,
  • Kararlı ruh hali dönemlerinin en fazla iki ay sürmesi,
  • Belirtilerin yaşamın bir veya daha fazla alanında önemli sorunları ortaya çıkarması,
  • Belirtilerin bipolar bozukluk, majör depresyon veya başka bir zihinsel bozukluk için kriterleri karşılamaması,
  • Belirtilere madde kullanımı veya tıbbi bir durumun neden olmaması.

Siklotimik bozukluk şikâyeti olan çoğu insan, hipomanik durumlarının anormal olduğunun farkında olmadan, depresif bir durumda kendilerini bulurlar (Koukopoulos, 2003). Hafif manik ataklar, kişinin kişiliğinin bir parçası veya sadece yüksek bir ruh hali olarak yorumlanma eğilimindedir. Ek olarak, bozukluk genellikle çocukluk veya ergenlik döneminde ortaya çıkar. Kişinin bozukluğun belirtileri ile kişiliği arasında ayrım yapmasını daha da zorlaştırır. Örneğin, insanlar sadece ruh hali değişimlerinden mustarip olduklarını düşünebilir ve bunların bir psikiyatrik durumun sonucu olduğunun farkında olmayabilirler (Perugi ve ark., 2015). Siklotimik bozukluk ayrıca bireyin ailesinden, arkadaşından veya sevilen birinden ayrılmanın bir sonucu olarak endişe duyduğu ayrılık kaygısıyla birlikte ortaya çıkma eğilimindedir. Siklotimik bozuklukla birlikte ortaya çıkma eğiliminde olan diğer sorunlar arasında sosyal kaygı, reddedilme korkusu ve geçmişte yaşanmış acı verici olaylarla bağlantılı olan kişilere düşmanlık eğilimi de yer alır. Siklotimik bozukluğu bulunan bireyler, hipomanik bir durumdayken yoğun kişilerarası ilişkiler yaşarlar. Depresyon durumundayken ise kendilerini çevrelerinden soyutlama eğilimindedirler. Bunlar da genellikle bireylerin kısa, çalkantılı ilişkilere sahip olmasına yol açmaktadır (Perugi ve ark., 2015).

Siklotimik bozukluk için kesin yaygınlık oranları geniş çapta araştırılmamıştır. Bazı çalışmalar, insanların hayatlarının bir noktasında %5 ila %8 arasında etkilendiğini tahmin ederken, diğer çalışmalar %0,4 ila %2,5 arasında değişen bir oran önermektedir. Erkeklerin kadınlarla eşit sıklıkta etkilendiği görülmüştür. Fakat kadınların müdahale görme olasılığının daha yüksek olduğu bulunmuştur (APA, 2013). Siklotimik bozukluk belirtileri, psikiyatri polikliniklerinde depresyon şikâyeti bulunan kişilerin yaklaşık %50’sinde ortaya çıkmaktadır (Perugi ve ark., 2015).

Ampirik (Deneysel) Olarak Desteklenen Müdahaleler

Bipolar bozuklukların müdahalesinin zor olduğu belirtilmektedir. Ancak bir dizi bilişsel, davranışsal ve farmakolojik müdahale ile başarılar elde edilebilmektedir (Basco ve Rush, 2005). Siklotimik bozukluğu bulunan bireyler için çeşitli müdahale seçenekleri mevcuttur. Yaşam tarzındaki basit bir değişiklik önemli bir bileşen olabilir. Bir örnek, bol miktarda egzersiz yapmak olabilir. Egzersizin ruh halini düzenlediği ve ayrıca duygusal istikrara yardımcı olduğu bilinmektedir. Bu elbette siklotimik bozukluğu yok etmeyecektir, ancak kişiye belirli miktarda rahatlama sağlayabilmektedir. Bilişsel davranışçı terapinin, siklotimik bozukluk belirtileri bulunan kişiler için potansiyel olarak etkili olduğu düşünülmektedir. Davranışçı yaklaşımlara ek olarak ilaç da kullanılabilir. Antidepresanlar, hipomanik geçişleri veya hızlı döngüyü uyarma olasılığı nedeniyle bir endişe kaynağıdır (Perugi ve ark., 2017). İlgili güncel farmakolojik müdahalelerin çoğu duygudurum durumlarına (örneğin antidepresanlar) yöneliktir. Ancak bazen sirkadiyen sisteme (vücudumuzun bir gün içerisinde gerçekleştirmiş olduğu fizyolojik, hormonsal ve psikolojik süreç) örneğin lityum etki edebilir. Buna karşılık, psikososyal müdahaleler genellikle ruh halini düzenlemeye (örneğin bilişsel terapi) veya davranışı değiştirmeye (örneğin sosyal ritim terapisi) odaklanmıştır. Birden fazla müdahale yolunu hedeflemek için psikoterapi ve farmakoterapi kombinasyon halinde kullanılırsa yapılan müdahaleler daha etkili olabilmektedir (Rizvi ve Zaretsky, 2007). İlaç tedavisi ile psikoterapiyi birleştirmeyi düşünmenin bir başka nedeni de ilaç tedavisi gören kişilerin, ilaç kullanmaya devam etmelerine veya terapiye katılmalarına rağmen genellikle belirtilerinin devam etmesi veya nüksetmesidir. Duygudurum bozukluklarındaki kalıntı belirtileri bulunan bireylerin nüksetmeye karşı daha savunmasız olduğunu gösteren bazı veriler elde edilmiştir. İkinci bir müdahale yolu eklemek, tam iyileşmeyi daha olası hale getirebilir. Kombine müdahale, müdahale etkilerinin kapsamını genişleterek ve yanıt oranını artırarak maliyetleri azaltabilir. Tek bir müdahale gören ve bir müdahale kombinasyonundan fayda görebilecek bazı kişiler, hekimlere veya ilaçlara karşı önyargıları nedeniyle farmakolojik tedavi aramaya meyilli değildir. Terapi, bu kişilere sahip oldukları tutumları incelemelerine yardımcı olmak ve belki de ilacı kabul edilebilir bir seçenek haline getirmek için faydalı olabilir (Sudak, 2011).

Ayırt Edici Özellikler

Dürtüsellik, kişilerarası problemler ve huysuzluk gibi benzer belirtilerle borderline kişilik bozukluğu tanımlanabilir. Ancak siklotimik bozukluk şikâyeti olan kişiler genellikle daha dışa dönük ve uyumludur, daha çeşitli belirtilere sahiptir ve daha işlevsel sonuçlara maruz kalır. Aşırı ruh halleri ile duygusal tepkisellikleri ve bununla ilişkili psikolojik-davranışsal sonuçlar nedeniyle, siklotimik rahatsızlığı bulunan erkek bireylere, özellikle sık tekrarlamalar, şiddetli dürtüsellik ve aşırı duygudurum dengesizliği olan kişilik bozuklukları belirtileri konabilir. Erken başlangıçlı ve uzun seyirli klinik bir belirti olan siklotimi, bu kişilerin erişkin yaşamlarının başından itibaren ortaya çıkardıkları kaygı, dürtü kontrolü ve bağımlılık bozuklukları ile birlikte karmaşık eş bozuklukların ortak paydası olarak düşünülebilir. Alkol ve madde kötüye kullanımı, kendini uyarma ve heyecan arama ile ilgili olarak yorumlanabilir (Perugi ve ark., 2015).

Siklotimik Bozukluğa Dair Kitap/Belgesel Önerileri

Kaynakça

American Psychiatric Association, (2013). Diagnostic and statistical manual of mental disorders: DSM-5. Arlington, VA.

Basco, M. R. ve Rush, A. J. (2005). Cognitive-behavioral therapy for bipolar disorder. Guilford Press.

Koukopoulos, A. (2003). Ewald Hecker's description of cyclothymia as a cyclical mood disorder: its relevance to the modern concept of bipolar II. Journal of affective disorders, 199-205. https://doi.org/10.1016/S0165-0327(02)00326-9

Perugi, G., Hantouche, E., Vannucchi, G. ve Pinto, O. (2015). Cyclothymia reloaded: a reappraisal of the most misconceived affective disorder. Journal of affective disorders, 183, 119-133.https://doi.org/10.1016/j.jad.2015.05.004

Perugi, G., Hantouchec, E. ve Vannucchia, G. (2017). Diagnosis and treatment of cyclothymia: the “primacy” of temperament. Current neuropharmacology, 15(3), 372-379. https://doi.org/10.2174/1570159X14666160616120157

Rizvi, S. ve Zaretsky, A. E. (2007). Psychotherapy through the phases of bipolar disorder: Evidence for general efficacy and differential effects. Journal of Clinical Psychology, 63(5), 491–506. https://doi.org/10.1002/jclp.20370

Sudak, D. M. (2011). Combining CBT and medication: An evidence-based approach. John Wiley & Sons Inc. https://doi.org/10.1002/9781118093368