Whatsapp Hattı

0539 890 5950

Çocuklarda Öfke Yönetimi

Çocuklarda Öfke Yönetimi

              Evrensel bir duygu olarak kabul edilen öfke, bireyi aktif davranışlarla gerilimi çözmeye yönlendiren olumsuz bir aktivasyonu beraberinde getirir (Williams, 2017). Çoğu araştırmacı, yeni doğanların yaşamın ilk anında öfke hissettiklerini ve gelişimleri boyunca hemen her gün hissetmeye devam ettiğini iddia etmektedir (Ellis, 2017). Bu tür pek çok duygu (öfke, korku, üzüntü, suçluluk vb.) doğası gereği sorunlu değildir. Ancak yoğunlukları, sıklıkları veya en önemlisi davranışsal etkileri nedeniyle sorunlu hale gelirler. Bu nedenle öfke, korku ve üzüntü, gibi duygular genellikle işlevsel olan, ancak birey için bir sıkıntı kaynağı haline gelebilen davranışlara (saldırganlık, kaçınma ve geri çekilme) neden olma kapasitesine sahip normal duygulardır (Howells ve Day, 2003). Ayrıca öfkenin, insanların olası tehlikelere ve yaralanmalara karşı kendilerini korumaları için bir gereklilik olduğu da savunulmaktadır. Ancak içgüdüsel olarak kabul edilen bu duygu, sıklıkla hissedildiğinde ve kontrolsüz bir şekilde ifade edildiğinde çevreye zarar verebilir, ruh sağlığını olumsuz etkileyebilir. (Hall, 2009). Ayrıca öfke, insan ilişkilerini etkiler ve aile üyelerine, kendine veya diğer insanlara karşı saldırgan bir tutuma neden olur (Zarshenas ve ark., 2017). Bilişsel süreçler incelendiğinde öfkenin mantıksız düşüncelerden kaynaklandığı düşünülmektedir. Ancak sosyal olarak incelendiğinde ise öfke, çevresel stresle baş edememekten kaynaklanmaktadır (Spielberger ve Reheiser, 2009).

Öfke yönetimi becerileri, insanları stresli durumlarda sakin tutar ve saldırgan duygularını kontrol edebilir (Solhi ve Mohammadali, 2016). Tüm öfke yönetimi müdahalelerinin amacı, kişilerarası ilişkilerde saldırgan ifadelerin süresini, şiddetini ve sıklığını ayarlamaktır (Tafreshi, 2013). Öfkeyle etkili bir şekilde başa çıkabilme yeteneği, duyguyu algılama, düşünceye entegre etme ve onu anlama-yönetme kapasitesi olarak tanımlanan” duygusal zeka” başlığına sığar (Mayer ve ark., 2011). Öfke yönetimi konusunda eğitim, zihinsel sağlığın yanı sıra daha iyi bir fiziksel sağlığı da destekler. Örneğin, yapıcı bir şekilde tartışılan öfke, kan basıncı üzerinde faydalı bir etkiye sahiptir (Davidson ve ark., 2000). Ayrıca, düzenli olarak öfkelerini tartışan kişilerin genel sağlıkları daha iyi, öz yeterlilik duygusu daha yüksek olmaktadır. Artı olarak daha az depresyon ve daha düşük vücut kitle indeksi (yani daha az obezite) bulunmaktadır. Öfke nöbetleri yapıcı bir şekilde çözüldüğünde kişilerarası ilişkilerinin gelişeceğini tahmin etmek mantıklıdır (Thomas, 1997).

Duygular, yoğun ancak kısa süreli bir duygusal durum yaratan çevresel uyaranlara verilen tepkilerdir. İnsan deneyiminin doğal bir parçası olmalarına rağmen, birçok çocuk duygularını uyarlanabilir yollarla yönetmede zorluklar yaşar. Bu zorluklar genellikle çocuklarda, yetersiz rol modelleme ile duyguları ifade etmenin ve yönetmenin olumlu yollarının olduğuna dair genel bir farkındalık eksikliğinden kaynaklanır (Wilde, 1995). Öfke, çocukların sıklıkla mücadele ettiği belirli bir duygudur. Öfkeyle başa çıkmayı öğrenmek, “duygusal gelişimin en önemli olgunlaşma görevlerinden” biri olarak adlandırılmıştır (Akande, 1996). Gelişimsel bakış açısından, öfke deneyiminin ve ifadesinin çeşitli yönleri farklı zamanlarda ortaya çıkar ve farklı gelişimsel yörüngeleri takip eder. Ağlama, tekmeleme, itme ile vurmayı içeren öfke nöbetleri 1-4 yaşındaki çocuklarda sık görülür. Sıklığı haftada 5 ila 9 kez arasında değişir ve ortalama 5-10 dakika sürer (Potegal ve ark., 2003). Öfke nöbetlerinin yoğunluğu ve sayısı yaşla birlikte azalma eğilimindedir. Ancak tipik olarak gelişen çocuklar, ebeveynlerinin genellikle öfke nöbetleri olarak etiketlediği davranışları dışa doğru öfke ve hayal kırıklığı olarak sergilemeye devam eder. Çocukların yaşı ilerledikçe öfke nöbetlerinin sıklığındaki bu azalma, duygu düzenleme becerilerinin gelişmesi ve öfkeyi ifade etmek için sosyal olarak uygun yolların edinilmesiyle paraleldir (Blanchard-Fields ve Coats, 2008). Küçük çocuklarda yoğun ve kontrol dışı öfke patlamaları klinik endişe kaynağı olabilir (Wakschlag ve ark., 2010). Çocuğun öfkesini gerektiği gibi ifade edememesi, içselleştirme davranışına (örn., depresyon) ve dışsallaştırma davranışına (örn. saldırganlık) yol açabilir (Zeman ve ark., 2002). Bugüne kadar yapılan araştırmalar, çocuklarda ve gençlerde kronik olarak yüksek düzeyde öfke ile ilişkili dört geniş faktör olduğunu göstermektedir. Bunlar aile, akran, kültürel/bağlamsal ve kişilik faktörlerini içerir (Tolan ve ark., 1995). Kişilik özellikleri ve işleyiş ile ilgili olarak, tutarlı bir bulgu, öfkeli, düşmanca ve saldırgan çocukların sosyal etkileşim sırasında diğerlerinin niyetini sıklıkla yanlış yorumlamalarını göstermektedir (Dodge ve Crick, 1990). Karakteristik olarak, bu yanlış yorumlamalar, başkalarının belirsiz davranışlarını tehdit edici veya tehlikeli olarak yorumlamaya yönelik bir önyargı biçimini alır. Böylece misilleme amaçlı saldırgan davranışı haklı çıkarır (Crozier ve ark., 2008). Fabes ve Eisenberg'in (1992) çocukların kişilerarası öfkeyle başa çıkmaları üzerine yaptıkları araştırma, genç kadınların öfkeye aktif olarak direnerek saldırgan olmayan bir şekilde tepki verme olasılığının daha yüksek olduğunu bulmuştur. Erkeklerin öfkeyi dışa vurma olasılıkları daha yüksek çıkmıştır. Singer ve arkadaşlarının (1995) ergenlerde şiddete maruz kalma ile rapor edilen öfke belirtileri arasındaki ilişkiyi inceleyen çalışması, kızların erkeklere göre şiddete öfkelenerek tepki verme olasılığının daha yüksek olduğunu göstermiştir. Saldırganlık, çocuklar genç yetişkinliğe doğru ilerledikçe değişime özellikle dirençlidir (Eron ve Slaby, 1994). Lochman (1992), saldırgan davranışlarla ilgili üç yıllık bir takip çalışmasında, “müdahale edilmediği takdirde çocukluk çağı saldırganlığının çeşitli uyumsuz ergen sonuçları için bir risk faktörü olduğunu” gösteren güçlü kanıtlar olduğu sonucuna varmıştır. Özetle, literatür, öfke ve ilgili dışsallaştırılmış davranışlara yönelik müdahalenin çocuklukta mümkün olduğunca erken olması gerektiğini göstermektedir.

            Bilişsel davranışçı terapiler, karmaşık ve zor danışanlarda bile, çeşitli türden duygusal sıkıntıları azaltmak için bir yöntem olarak önemli ve yaygın olarak kabul edilen ilerleme kaydetmiştir (Tarrier ve ark., 1998). Bununla birlikte, öfke sorunlarına yönelik müdahaleler, diğer duygusal bozukluklara yönelik müdahalelere kıyasla nispeten ihmal edilmiştir (DiGiuseppe, 1999). Ancak yine de hem anlatısal hem de meta-analitik incelemeler, öfke yönetimi müdahalelerinin çok çeşitli sonuç değişkenleri üzerinde değişiklik üretmede en azından klinik anlamda etkili olduğu sonucuna varma eğiliminde bulunmuştur (Beck ve Fernandez, 1998). Bilişsel davranışçı terapi genel olarak altı bileşenden oluşur; duygudurum bozukluğunun doğası ve derecesinin değerlendirilmesi, duygusal eğitim, bilişsel yeniden yapılandırma, stres yönetimi, öz-yansıtma ve yeni bilişsel becerileri uygulamaya yönelik bir aktivite takvimi. Bilişsel davranışçı terapinin duyuşsal eğitim bileşeninde çocuk neden duygularımız olduğunu, duyguların avantaj ve dezavantajlarını, kendisinde ve başkalarında farklı ifade düzeylerinin tanımlanmasını öğrenir. Bilişsel davranışçı terapide duyuşsal eğitimin bir diğer önemli yönü, bireyin kendi vücut duyumları, davranışları ve düşünceleri açısından belirli bir duygu düzeyini gösteren belirgin ipuçlarını keşfetmesini sağlamaktır. Bu duyumlar, yaklaşmakta olan bir duygu yükselişinin erken uyarı işaretleri olarak hareket edebilir. Kısmen, duyuşsal eğitim, amigdalanın artan stres düzeyleri ve duygusal uyarılma hakkında ön lobları bilgilendirmedeki işlevini geliştirmek için tasarlanmıştır. Klinik müdahalede ilerlemeyi engelleyen faktörler arasında, programların içeriğinin çeşitliliği, belirtisel sınıflandırmalarda öfke sorunlarının ihmal edilmesi, bireysel değerlendirme ile öfke ihtiyaçlarının formüle edilmemesi ve öfke yönetiminin yüksek riskli popülasyonlara uygulanmaması sayılabilir (Howells ve ark., 2008).

Kaynakça

Akande, A. (1996). Treating anger: The misunderstood emotion in children. Early Child Development and Care, 132(1), 75–91. https://doi.org/10.1080/030044397013201007

Beck, R. ve Fernandez, E. (1998). Cognitive-behavioral therapy in the treatment of anger: A meta-analysis. Cognitive Therapy and Research, 22(1), 63–74. https://doi.org/10.1023/A:1018763902991

Blanchard-Fields, F. ve Coats, A. H. (2008). The experience of anger and sadness in everyday problems impacts age differences in emotion regulation. Developmental Psychology, 44(6), 1547–1556. https://doi.org/10.1037/a0013915

Davidson, K., MacGregor, M. W., Stuhr, J., Dixon, K. ve MacLean, D. (2000). Constructive anger verbal behavior predicts blood pressure in a population-based sample. Health Psychology, 19(1), 55–64. https://doi.org/10.1037/0278-6133.19.1.55

DiGiuseppe, R. (1999). End piece: reflections on the treatment of anger. Journal of Clinical Psychology, 55(3), 365–379. https://doi.org/10.1002/(SICI)1097-4679(199903)55:3<365::AID-JCLP8>3.0.CO;2-3

Crozier, J. C., Dodge, K. A., Fontaine, R. G., Lansford, J. E., Bates, J. E., Pettit, G. S. ve Levenson, R. W. (2008). Social information processing and cardiac predictors of adolescent antisocial behavior. Journal of Abnormal Psychology, 117(2), 253–267. https://doi.org/10.1037/0021-843X.117.2.253

Dodge, K. A. ve Crick, N. R. (1990). Social information-processing bases of aggressive behavior in children. Personality and Social Psychology Bulletin, 16(1), 8–22. https://doi.org/10.1177/0146167290161002

Ellis, A. (2017). Anger: How to Live with and Without It. Citadel Press

Eron, L. D., Gentry, J. H. ve Schlegel, P. (Ed.). (1994). Reason to hope: A psychosocial perspective on violence & youth. American Psychological Association. https://doi.org/10.1037/10164-000

Fabes, R. ve Eisenberg, N. (1992). Young children’s coping with interpersonal anger. Child Development, 63, 116-128.

Hall, S. P. (2009). An empathic approach to anger management. Anger, Rage and Relationship içinde. Taylor and Françis Group.

Howells, K., Daffern, M. ve Day, A. (2008). Aggression and violence. In K. Soothill, P. Rogers ve Dolan, M. (Ed.), Handbook of forensic mental health içinde (s. 351–374). Willan Publishing.

Howells, K. ve Day, A. (2003). Readiness for anger management: clinical and theoretical issues. Clinical Psychology Review, 23(2), 319-337. https://doi.org/10.1016/S0272-7358(02)00228-3

Lochman, J. E. (1992). Cognitive-behavioral intervention with aggressive boys: Three-year follow-up and preventive effects. Journal of Consulting and Clinical Psychology, 60(3), 426–432. https://doi.org/10.1037/0022-006X.60.3.426

Mayer, J. D., Salovey, P., Caruso, D. R. ve Cherkasskiy, L. (2011). Emotional intelligence. In R. J. Sternberg ve S. B. Kaufman (Ed.), The Cambridge handbook of intelligence içinde (s. 528–549). Cambridge University Press. https://doi.org/10.1017/CBO9780511977244.027

Potegal, M., Kosorok, M. R. ve Davidson, R. J. (2003). Temper tantrums in young children: 2. Tantrum duration and temporal organization. Journal of Development Behaviour Pediatrisc, 24(3), 148-54. https://doi.org/10.1097/00004703-200306000-00003

Singer, M. I., Anglin, T. M., Song, L. Y. ve Lunghofer, L. (1995). Adolescents’ exposure to violence and associated symptoms of psychological trauma. Journal of the American Medical Association, 273(6), 477-482.

Solhi, M. ve Mohammadali, L. (2016). Status of anger control skills in students. Military Caring Science, 2(4), 238‐245. https://doi.org/10.18869/acadpub.mcs.2.4.238

Spielberger, C. D. ve Reheiser, E. C. (2009). Assessment of emotions: Anxiety, anger, depression, and curiosity. Applied Psychology: Health and Well-Being, 1(3), 271–302. https://doi.org/10.1111/j.1758-0854.2009.01017.x

Tafreshi, M., Amiri‐Majd, M. ve Jafari, A. (2013). The effectiveness of anger management skills training on reduction family violence and recovery marital satisfaction. Journal of Family Research, 9(3), 299‐310.

Tarrier, N., Wells, A. ve Haddock, G. (Ed.), (1998). The cognitive behavioural therapy approach. Treating Complex Casesiçinde (s. 12). Wiley.

Thomas, S. P. (1997). Angry? Let’s talk about it. Applied Nursing Research, 20(2), 80-85.

Tolan, P. H., Guerra, N. G. ve Kendall, P. C. (1995). A developmental ecological perspective on antisocial behavior in children and adolescents: Toward a unified risk and intervention framework. Journal of Consulting and Clinical Psychology, 63(4), 579–584. https://doi.org/10.1037/0022-006X.63.4.579

Wakschlag, L. S., Tolan, P. H. ve Leventhal, B. L. (2010). Research review: 'Ain't misbehavin': Towards a developmentally-specified nosology for preschool disruptive behavior. Journal of Child Psychol Psychiatry, 51(1), 3-22.  https://doi.org/10.1111/j.1469-7610.2009.02184.x

Wilde, J. (1995). Alternatives to student violence. Anger management in schools içinde. Technomic Publishing.

Williams, R. (2017). Anger as a basic emotion and ıts role in personality building and pathological growth: the neuroscientific, developmental and clinical perspectives. Front. Psychol. 8, 1950. https://doi.org/10.3389/fpsyg.2017.01950

Zarshenas, L., Baneshi, M., Sharif, F. ve Sarani, E. M. (2017). Anger management in substance abuse based on cognitive behavioral therapy: an interventional study. BioMed Central Psychiatry, 17(1), 375. https://doi.org/10.1186/s12888-017-1511-z

Zeman, J., Shipman, K. ve Suveg, C. (2002). Anger and sadness regulation: Predictions to internalizing and externalizing symptoms in children. Journal of Clinical Child and Adolescent Psychology, 31(3), 393–398. https://doi.org/10.1207/153744202760082658