Whatsapp Hattı

0539 890 5950

Adalet

Adalet Nedir?

Adalet, karşılıklı insan ilişkilerini düzenleyen toplumsal düzenin mümkün, ama zorunlu olmayan bir niteliğidir (Kelsen, 1957). Ödül ve ceza dağıtan kurallarla ilişkilidir. Her insana hak ettiği şeylerin verilmesi gereği hakkındadır. Bu durum sadece maddî malları değil, özgürlük ve haklar gibi, dağıtılması mümkün olan tüm şeyleri kapsar (Ashford, 2003). 

Filozofların Adalet Tanımları

Eski Yunan bilgelerinden birine atfedilen meşhur özdeyişe göre adalet, herkese hakkını vermektir. Bu tanım, birçok seçkin düşünür ve özellikle hukuk felsefecileri tarafından kabul edilmektedir (Kelsen, 1957). Platon ve Aristo sağlıklı bir toplum için temel öneme sahip olduğunu düşündüklerinden adâlet meselesiyle ilgilenmişlerdir. Platon adâleti “herkese hak ettiği şeyi vermek” olarak tanımlamıştır. Onlara göre adâlet, insanların sahip oldukları değeri belirlemekle ilgilidir.  İlk dönem kanunnamelerden birinin düzenleyicisi olan Roma İmparatoru Jüstinyen, adâleti, “her insana hak ettiğini vermek” olarak tanımlamıştır. Orta Çağlar’da adâlet en büyük politik erdemlerden biri olarak görülmüştür çünkü yöneticilerinin âdil olmaları durumunda toplumlar barış ve refah içinde yaşayabilmektedir. John Locke, adâleti, yaşamın korunması, özgürlük ve mülkiyet ile eş tutmuştur. David Hume insanların ancak diğer kişilerle iş birliği yaparak hayatta kalabileceklerine ve zenginleşebileceklerine inanmaktadır. Söz konusu olan sorun, diğer insanlarla çatışmaktan kaçınmak ya da en azından bu çatışmayı en aza indirmektir. Bu durum, tüm insanların âdil olduklarını kabul ettiklerinden dolayı uyacakları, açık ve saygı gösterilen kuralların belirlenmesi zorunluluğuna yol açmaktadır (Ashford, 2003). 

Adalet duygusu

İnsanlarda adalet duygusunun nasıl ortaya çıktığını açıklamak, onun ne olduğunu ne için olduğunu, nasıl tasarlandığını, onu neyin harekete geçirdiğini ve neden bazen adil yargı ve davranışlara yol açmadığını anlamamıza yardımcı olur. Neyin adil ve adaletsiz olduğu, insanların neyi hak ettikleri, başkalarına borçlu oldukları (haklar ve görevler) hakkındaki düşünce ve duygulardan oluşur. Adalet deyince akla eşitlik ilkesi ve dengeli terazi gelir (Krebs, 2008).  Adalet duygusu, ilkel eğilimlerimizin doğal bir sonucudur (Rawls, 1963). İnsanlar eşit hak ve ödevlere, eşit özgürlüğe, eşit onura ve buna uygun özsaygı sahibi olduklarından, başkalarından da aynı derecede saygı beklerler. Kişiler, günlük yaşamlarında ve kurumlarla olan ilişkilerinde aynı konumda olan diğer insanlarla eşit tutulup muamele görmediklerinde, strese girerler. Adaletsizce muamele ya fazla hak alarak ya da hak ettiğinden az alarak gerçekleşebilir. Adaletsizlik derecesi arttıkça adaletsizliğe maruz kalan tarafın stresinde de artış gösterir. Adalet teorisyenlerine göre, bireyler adil olmayan davranışlar karşısında kızgınlık, suçluluk, gücenme, mutsuzluk, huzursuzluk ve başkalarının yanlışlıklarını aşağı görüp kınama duygularını sergileyebilirler (Sprecher, 1986). 

Çocukluk döneminde örselenme yaşantısına maruz kalmak (yıpranmak), birey açısından travmatik bir deneyim olmasının yanında, dünyanın iyi bir yer olduğuna ilişkin varsayımlarının yıkılmasına da neden olabilmektedir (Janoff- Bulman, 1992). Olumsuz ve adil olmayan yaşam olaylarına maruz kalan bireyler, yaşadıkları adaletsizliği içselleştirme eğiliminde olmakta ve bunun sonucunda dünyayı daha az adil olarak algılayabilmektedir (Furnham ve Procter, 1989).

Adalet ve psikolojik ihtiyaç tatmini arasındaki ilişki daha önce çalışma ortamı bağlamında incelenmiştir. Yapılan bir çalışmada, çalışanlar, organizasyonlarında daha yüksek düzeyde genel adalet algıladıkça, psikolojik ihtiyaçlarının tatmin olma eğiliminde olduğunu bulmuşlardır (Aryee ve ark., 2015).

İnsanlarda Adalet Duygusu Nasıl Kazanılır?

Adalet duygusunun kazanılmasında sosyal öğrenmenin bir rol oynadığını inkar edemeyiz fakat sosyal öğrenmeden daha fazlası söz konusudur. Adalet duygusu, bir mekanizmalar sisteminden kaynaklanır. İnsanlar bazen bir mekanizmadan, bazen de başka bir mekanizmadan adalet kavramlarını türetirler. Bazen birden fazla mekanizma devreye girer ve bu gerçekleştiğinde harekete geçen mekanizmalar aynı kararı desteklemek için uyum içinde çalışabilir veya iç çatışmaya neden olabilir (Krebs, 2008).

Adil ve Haksız Davranmada Gösterilen Duygusal Tepkiler

İnsanlara bir adalet duygusu atfettiğimizde hem kendilerine hem de başkalarına uyguladıkları adalet standartlarına sahip olduklarını ima ederiz. Başkaları tarafından işlenen haksız davranışlara karşı olumsuz tepkilerin işlevi, insanları hile yapanları cezalandırarak iş birliği sistemlerini desteklemeye motive eder. İnsanlar hile yaptıklarında kendilerini kötü hissetmelerini ve kendilerini cezalandırmaya meyilli olabilir (Krebs, 2008).

İnsanların başkaları tarafından haksız muamele görmeye, başkalarına adaletsiz davranmaktan daha güçlü tepki verme eğiliminde oldukları görülmüştür. Başkalarını kendilerinden daha yüksek bir adalet standardında tutmaya meyilli olduklarına dair çok sayıda kanıt vardır (Greenberg ve Cohen, 1982). İnsanların başkalarının adaletsizliklerine karşı olumsuz tepkileri genellikle otomatik olarak ortaya çıkan öfkeyi içermektedir. Buna karşılık, insanların kendi adaletsizliklerine karşı olumsuz tepkileri, sosyal öğrenme yoluyla daha dolaylı olarak kazanılabilmektedir. Darwin'in (1874) vurguladığı gibi, insanlar içinde bulundukları grupların üyelerinin onayını almak ve onaylanmamaktan kaçınmak için oldukça motivedir. Aronfreed (1968) gibi çağdaş öğrenme teorisyenleri, çocukların klasik ve araçsal koşullanma yoluyla kendi adaletsizliklerine karşı olumsuz tepkiler aldıklarına dair kanıtlar ortaya koymuşlardır. Çocuklar, adil davrandıklarında kendilerini iyi, hile yaptıklarında ise kötü hissederler çünkü adil davrandıklarında ödüllendirilirler ve haksız davrandıklarında cezalandırılırlar. Bu tür açıklamalar, çocukların erken dönemde doğru ve yanlış kavramlarını oluştursa da tam olarak gelişmiş bir adalet duygusunun varlığını göstermez (Krebs, 2008). Bu ve bunlar gibi diğer birçok bulgu, insanların hakkaniyete ve adalete derinden önem verdiğini göstermektedir (Gollwitzer ve van Prooijen, 2016).

Adaletin Psikolojik Boyutu

Adaletle ilgili kişilik özellikleri ile ilgili olarak, psikolojik araştırmalar, insanların adaletle ilgili tutumlar ve davranışsal eğilimler açısından birbirlerinden nasıl (ve neden) güvenilir bir şekilde farklılaştığını araştırmıştır (Gollwitzer ve van Prooijen, 2016).

Adalet, hakkaniyet ve ahlak, insanların hayatındaki önemli konulardır. Haksızlığa uğrama algısına genellikle güçlü duygular (öfke, küskünlük, ahlaki öfke) ve adaletsizliğe karşı harekete geçmek, adaleti yeniden sağlamak, dünyayı yeniden dengeye getirmek için güçlü bir motivasyon eşlik eder. Bu iddia sadece anekdot örnekleriyle (kısa veya özlü anlatımı olan güldürücü hikâye, fıkra) değil, aynı zamanda ampirik araştırmalardan (deneysel) elde edilen sayısız bulgularla da desteklenmektedir. Örneğin, dağıtıcı adalet alanında (toplumdaki mal, mülk, makam ve unvan gibi şeylerin toplumu oluşturan kişilere, onların yetenekleri ve yeterliliklerine göre dağıtılması), örneğin, insanların eşit katkılar için eşit ödemeyi tercih ettikleri defalarca gösterilmiştir. Eşit katkılara rağmen diğerlerinden daha az ücret almak, yalnızca güçlü öfke ve küskünlük duygularını uyandırmakla kalmaz, aynı zamanda “eşitlik” duygusunu yeniden tesis etmeyi amaçlayan telafi edici eylemleri de tetikler. Örneğin, düşük ücretli çalışanların iş performanslarını düşürdüğü veya şirketlerinden çaldıkları (Greenberg ve Cohen, 1982; Skarlicki ve Folger, 1997) – şimdilerde verimsiz iş davranışları olarak adlandırılan davranışlar görülmüştür (Cohen-Charash ve Spector, 2001). Prosedürel adalet alanında (tartışma ve anlaşmazlıkları çözme sürecinde ortaya konan sürecin adilliği), insanların görüş ve ihtiyaçlarının karar veren otoriteler tarafından kabul edilmediğini düşündükleri takdirde bağlılıklarını ve sosyal normlara uyma isteklerini hızla geri çektikleri gösterilmiştir (Tyler, 2006). Son olarak, cezalandırıcı adalet alanında (yaptırımların adilliği ve norm ihlallerine verilen diğer tepkilerin adilliği) insanların norm ihlallerine yanıt olarak “adil cezayı” neyin oluşturduğu ve farklı ceza biçimlerini (ölüm cezası gibi) neden az ya da çok “adil” olarak görüp görmedikleri konusunda genellikle çok net görüşlere sahip oldukları bulunmuştur (Ellsworth ve Gross, 1994).

Literatüre bakıldığında adaletin psikolojisinin, sosyal hayatın dokusunun bir parçası olduğu ve dünyanın her yerinde insan davranışlarını yönlendiren yadsınamaz bir güç olduğu sonucuna varılmıştır (Gollwitzer ve van Prooijen, 2016).

Kaynaklar

Aronfreed, J. (1968). Conduct and conscience: The socialization of internalized control over behavior. Academic Press.

Aryee, S., Walumbwa, F. O., Mondejar, R. ve Chu, C. W. (2015). Accounting for the influence of overall justice on job performance: Integrating self‐determination and social exchange theories. Journal of Management Studies, 52(2), 231-252. https://doi.org/10.1111/joms.12067

Ashford, N. (2003). Principles for a free society. (2. Bs.). Jarl Hjalmarson Foundation.

Cohen-Charash, Y. ve Spector, P. E. (2001). The role of justice in organizations: A meta-analysis. Organizational Behavior and Human Decision Processes, 86(2), 278–321. https://doi.org/10.1006/obhd.2001.2958

Darwin, C. (1874). The descent of man and selection in relation to sex. (2. Bs.). Rand McNally.

Ellsworth, P. C. ve Gross, S. R. (1994). Hardening of the attitudes: Americans' views on the death penalty. Journal of Social Issues, 50(2), 19–52. https://doi.org/10.1111/j.1540-4560.1994.tb02409.x

Furnham, A. ve Procter, E. (1989). Belief in a just world: Review and critique of the individual difference literature. British Journal of Social Psychology, 28(4), 365–384. https://doi.org/10.1111/j.2044-8309.1989.tb00880.x

Gollwitzer, M. ve van Prooijen, J. W. (2016). Psychology of justice. C. Sabbagh ve M. Schmitt (Ed.), Handbook of social justice theory and research (s. 61-82) içinde. Springer. https://doi.org/10.1007/978-1-4939-3216-0_4

Greenberg, J. ve Cohen, R. L. (1982). Approaching equity and avoiding inequity in groups and organizations. J. Greenberg ve R. L. Cohen (Ed.), Equity and justice in social behavior (s. 389- 435) içinde. Academic Press.

Janoff-Bulman, R. (1992). Shattered assumptions: Towards a new psychology of trauma. Free Press.

Kelsen, H. (1957). What is justice?: Justice, law, and politics in the mirror of science: collected essays. University of California Press.

Krebs, D. L. (2008). The evolution of a sense of justice. J. Duntley ve T. K. Shackelford (Ed.), Evolutionary forensic psychology (s. 230-248) içinde. Oxford University Press. 

Rawls, J. (1963). The sense of justice. The Philosophical Review, 72(3), 281-305.

Skarlicki, D. P. ve Folger, R. (1997). Retaliation in the workplace: The roles of distributive, procedural, and interactional justice. Journal of Applied Psychology, 82(3), 434–443. https://doi.org/10.1037/0021-9010.82.3.434

Sprecher, S. (1986). The relation between inequity and emotions in close relationships. Social Psychology Quarterly, 49(4), 309–321. https://doi.org/10.2307/2786770

Tyler, T. R. (2006). Why people obey the law (2.Bs.). Princeton University Press