Bilişsel Davranışçı Terapi ve Çift Terapisi
Çift terapisi, birçok danışan ve problem üzerinde işe yaradığı gösterilen temel bir sağlık müdahalesidir (Spengler ve ark., 2020). Çift terapisi alanında, özellikle geleneksel ve bütünleştirici davranışsal çift terapisi (Benson ve Christensen, 2016) ve duygusal odaklanmış çift terapisi (Johnson ve Brubacher, 2016) için etkinliğini gösteren önemli çalışmalar mevcuttur. Yapılan meta analizler, çift terapisinin çiftlerin işleyişinde ve ilişki memnuniyetinde büyük gelişmeler sağladığını göstermektedir (Snyder ve ark., 2006).
Çocuk sahibi olmak, psikolojik ve fiziksel problemler, ekonomik sıkıntılar gibi durumlarla birlikte her ilişki de olduğu gibi partnerler arasında da çatışmalar ve krizler meydana gelmektedir (Waite ve Lehrer, 2003). Bu krizlerin üstesinden gelebilmek için kişiler birçok yol ve yöntem denemektedirler. Bu yöntemlerden en etkili olanı ise çift terapisidir. Çift terapisi, ilişkide olan bir veya iki birey için ve aynı zamanda bir çift olarak çiftin ilişki sıkıntısını tedavi etmek için kullanılan bir psikolojik terapi türüdür (Fundukian ve Wilson, 2008).
Çift terapi seansları, terapinin arkasındaki seçilen modele göre farklılık gösterir. İlişki güçlüğü çeken çiftleri tedavi etmek için birkaç model vardır. Bu yaygın olarak kullanılan stratejiler arasında psikanalitik çift terapisi, nesne ilişkileri çift terapisi, ego analitik çift terapisi, davranışsal çift terapisi, bütünleştirici davranışsal çift terapisi ve bilişsel davranışçı çift terapisi yer almaktadır (Fundukian ve Wilson, 2008).
Bilişsel Davranışçı Terapi Nedir?
Bilişsel davranışçı terapi, kişinin ruh halinin doğrudan düşünce, duygu ve eylemleri ile bağlantılı olduğu varsayımı üzerinde çalışmaktadır. Bilişsel davranışçı terapi, bir bireyin olumsuz düşünme modelini tanımlamasına, geçerliliğini değerlendirmesine ve bu hatalı kalıpları daha sağlıklı ve gelişimsel düşünme stiliyle değiştirmesine yardımcı olmayı amaçlamaktadır. Bilişsel davranışçı terapiyi uygulayan terapistlerin amacı, danışanlarının olumsuz düşünceye dayanan davranış kalıplarını değiştirmelerine yardımcı olmaktır. Bilişsel davranışçı terapi, diğer terapi biçimlerinden farklıdır. Hem danışan hem de terapistin aktif bir rolünü içermektedir. Bilişsel yeniden yapılandırma görevinde hem danışan hem de terapist, düşünme modelini ve davranışsal aktivasyonu değiştirmeye çalışmaktadır. Bilişsel yeniden yapılandırma genellikle danışan ve terapist arasında bir diyalog biçiminde iş birliği içinde yapılmaktadır. Bilişsel davranışçı terapi bir başka özelliği de hedefe özel olmasıdır. Terapist tarafından seans hedeflerine önceden karar verilmekte ve danışandan her seans için hedeflerin yanı sıra uzun vadeli hedefler tanımlanması istenmektedir. Daha uzun vadeli hedeflere ulaşmak birkaç hafta veya birkaç ay sürebilmektedir (Bhat, 2017).
Bilişsel Davranışçı Çift Terapisi
Çift terapilerinde birden farklı terapi sistemleri kullanılmaktadır. Bilişsel davranışçı terapi de bu terapi sistemlerinden biridir. Bilişsel davranışçı çift terapisi, 1980'lerin başında gelişti ve büyük ölçüde davranışsal çift terapisi, bireysel bilişsel terapi ve bilgi işleme üzerine temel bilişsel ve sosyal psikoloji araştırmalarının teorik temellerine dayanıyordu. Davranışsal çift terapisinin erken formülasyonlarında, çiftlerin olumsuz davranışlara karşı daha tatmin edici bir pozitif denge elde etmelerine yardımcı olmak için sosyal öğrenme ilkeleri ve sosyal değişim teorileri uygulanmıştır. Arzu edilen ve istenmeyen davranışları pekiştirme ve cezalandırma kalıpları sistematik işlevsel analizlerle değerlendirilmiş ve partnerlere iletişim ve problem çözme becerileri konusunda da eğitim verilmiştir. İletişim becerileri eğitimi, hem yetişkinler arasında pekiştirme veya cezalandırma için önemli bir araç olduğundan hem de iletişim, ilişki işleyişinin diğer önemli alanlarının ele alındığı bir araç olarak hizmet ettiğinden iyileştirme için çok önemli bir role sahipti. Ancak zamanla, çiftlerin karşılaşabileceği sayısız ilişki sıkıntısı kaynağına hitap etmede katı bir davranışsal yaklaşımın sınırlı olduğu ortaya çıkmıştır. Özellikle, tamamen davranışsal bir yaklaşım, bilişlerin ve duyguların önemli rolünü göz ardı etmektedir. Bilişsel ve duygusal faktörlerin iyileştirme sistemlerine entegre edilmesiyle birlikte davranışsal çift terapisi, bilişsel davranışçı çift terapisine evrilmiştir (Baucom ve Fischer, 2019).
Teorik model, ilişkide sıkıntıya sebep olan olumlu ve olumsuz davranışsal değişimlerin rolüne odaklanarak oluşturulmuştur. Zamanla, terapistler her bireyin ilişki olaylarına ilişkin kendine özgü yorumlarının, bir partnerin davranışına yönelik nedensel atıfların ve yakın ilişkilerle ilgili kalıcı bilişsel şemaların, davranışsal tepkileri ve öznel duygusal deneyimleri üzerinde belirgin bir etkiye sahip olduğu sonucuna varmışlardır (Baucom ve Fischer, 2019).
Sonuç olarak, davranışsal çift terapisi uygulayan terapistler, geliştirilen doğal terapileri kendi bilişsel davranışçı çift terapisi bileşenlerine kademeli olarak dahil etmişlerdir. Böylece çiftlerin ilişkilerini etkileyen kendi düşüncelerini izlemelerine, bu bilişlerin uygunluğu ve geçerliliği konusunda ve gerektiğinde bunları revize etme konusunda yardımcı olmayı hedeflemişlerdir. Bilişsel davranışçı çift terapistleri, çiftlerin yaşamlarındaki taleplerle başa çıkmalarına ilişkin bir dizi faktörü sistematik olarak değerlendirmektedir (Baucom ve Fischer, 2019).
Benson ve ark. (2012) göre bilişsel davranışçı çift terapisinde kullanılan bazı ilkeler vardır. Bu ilkeler:
- İlişkinin Görüşlerini Değiştirmek
Çift terapisinin ilk ilkesi, her iki partnerin de ilişkiye bakış açısının tek taraflı ve suçlayıcı olmaktan ziyade nesnel, ikili ve bağlamsallaştırma kapsamını artırmanın önemli olmasıdır. Çoğu birey, ortaklarının çatışmalarına ilişkin bakış açılarını veya kendi davranışlarının ilişkisel zorluklara nasıl katkıda bulunabileceğini tam olarak değerlendirmemektedir. Aslında, sıkıntılı çiftlerin tipik bir özelliği, her bir partnerin, partnerinin olumsuz davranışları için tüm sorumluluğu, aralarındaki kişilerarası sürecin durumsal faktörleri veya yönlerinden ziyade, partnerinin direk kendisine atfediyor. Nedensel analizin ikili olması gerektiği, yani hem partnerlerin davranışlarını hem de öncüllerini ve sonuçlarını içermesi gerektiği fikri, ilişkideki sorunlardan her iki tarafın da eşit derecede sorumlu tutulması gerektiği anlamına gelmemektedir (özellikle psikopatoloji veya istismar varlığında bu sonuç yanlış olabilir). Bununla birlikte, diğer partneri suçlama eğilimiyle mücadele etmek ve ilişkilerin gerçekliğine uygun hareket etmek için, her iki tarafın da eylemlerinin ilişkinin doğasını etkilediğini kabul etmesi önemlidir. Her partnerin bu gerçeği fark etmesi, çift terapisi sürecinde önemli bir adımdır (Benson ve ark., 2012).
- İşlevsel Olmayan Etkileşimsel Davranışı Değiştirme
Duygusal bozukluklara çok benzer şekilde, çift sıkıntısı genellikle düzensiz duygu ile karakterizedir (Snyder ve ark., 2006). Bireysel terapide, terapistin birincil amacı, bireyin güvenliğini tehdit eden davranışları değiştirmektir. Çift terapisinde, partnerin fiziksel, psikolojik ve ekonomik güvenliğini tehdit eden davranışlara da özellikle dikkat edilmektedir. Bu ilke, en önemlisi, fiziksel, duygusal veya cinsel istismar eylemlerini kapsar, ancak madde bağımlılığı veya çift veya aile üzerinde yıkıcı bir etkiye sahip olabilecek diğer dürtü kontrol bozuklukları (örneğin, kumar) gibi bireysel sorunları da içerebilmektedir. Bu nedenle, ilke tüm olumsuz davranışları kapsamaz, aksine bireyler için ciddi şekilde yıkıcı olanları veya terapiye müdahale edenleri kapsamaktadır. Bu ilkenin temel bir bileşeni, işlevsiz davranışların varlığının dikkatli bir şekilde değerlendirilmesidir. Burada tanımlanan davranışlar, nesnel olarak işlevsiz ve bireyler için yıkıcıdır. Bununla birlikte, fonksiyonel analiz, bireysel güvenliğin en iyi şekilde nasıl elde edilebileceğine rehberlik etmektedir. Bu analiz, kişinin ihtiyaç duyduğu müdahalenin türünü belirlemeye yardımcı olabilir (örneğin, bir aile içi şiddet sığınma evine sevk veya çifte “mola” prosedürlerini öğretme) (Benson ve ark., 2012).
- Önlenmiş Özel Davranışı Ortaya Çıkarmak
Duygusal kaçınma, hem bireyler için sorun yaratan nedenlerle (örneğin, duyguların bastırılması aslında duyguları yoğunlaştırabilir) hem de doğası gereği daha etkileşimli olan nedenlerle, çiftin sıkıntısı durumunda sorunlu hale gelmektedir. Duygusal kaçınma, çiftin etkileşimleri sırasında duygusal yakınlık yaşama becerisini sınırlayabilmekte, böylece partnerler arasında azalmış bir yakınlık hissi oluşturabilmektedir. Yakınlık duygusu eksikliği ve ifade edilen yakınlık (örneğin, fiziksel şefkat) terapiye giren çiftlerin en sık görülen sorunları arasında yer almaktadır (Geiss ve O'Leary, 1981; Whisman ve ark., 1997). Birçok yaklaşımda terapist, öfke ve eleştiri gibi "sert duyguların" arkasında yatan korku veya incinme gibi "yumuşak duyguları" ortaya çıkarmaya çalışmalıdır. Bununla birlikte, savunmasızlığın ifadesi bazı çiftleri bir araya getirmeyebilir ve bu ifade bir reddedilme ve aşağılama döngüsünün parçasıysa sorunlarına daha da katkıda bulunabilir. Bu sebepten dolayı terapist, terapötik bir eylem tarzının ne olabileceğini belirlemek için her zaman çiftin davranışının işlevini incelemelidir. Tipik eleştirel veya suçlayıcı eylemleri geri çekilme ile karşılanan bir partner, öfke yerine korku veya üzüntü ifade etmeye teşvik edilebilirken, tersine, diğeri tarafından görmezden gelinen kaçınan ve itaatkar bir partner öfkesini ifade etmeye teşvik edilebilir. Bu durumların her birinde, daha önce ifade edilmemiş duygu, çifti bir araya getirmeye hizmet edebilmektedir (Benson ve ark., 2012).
- İletişimi İyileştirmek
Çift terapisinin dördüncü ortak ilkesi, terapinin başarılı olabilmesi için çiftlerin iletişimini iyileştirmek için ek adımlar atılması gerektiğidir. Bu ilkenin dahil edilmesi, iletişimin geliştirilmesinin, ikinci ve üçüncü ilkelerde açıklananlardan ayrı bir amaç olarak kabul edilebileceği, işlevsiz etkileşimleri sınırlayabileceği ve kaçınılmış duyguların paylaşımını teşvik edebileceği anlamına gelmektedir. İlişkiye zarar veren davranışların görülme sıklığının başarılı bir şekilde azaltılması ve önceden gizlenmiş duygular da dahil olmak üzere iletişimin görülme sıklığının artırılması, herhangi bir önlemle bir çiftin genel iletişimini iyileştirme etkisine sahip olmaktadır. Önceki ilkelerde olduğu gibi, terapistin bu görevi yerine getirirken çiftin davranışının işlevsel analizini dikkate alması esastır. Karşılıklı eleştiri ile karakterize edilen bir çiftin iletişimini geliştirmek, her bir ortağa endişelerini ifade etmenin yeni yollarını sağlamaya odaklanabilirken, her ikisinin de asgari düzeyde iletişim kurduğu bir çift, endişelerini güvenli bir şekilde tanımlama ve işleme ve aynı zamanda iletişim kurma deneyimine ihtiyaç duyabilmektedir (Benson ve ark., 2012).
- Güçlü Yönleri Teşvik Etmek
Çift terapisinin beşinci ortak ilkesi, bir çiftin ilişkilerindeki güç alanları ve dirençlilik durumlarının daha belirgin hale gelmesinin değerli olmasıdır. Önceki ilkelerin dördü de nihayetinde bir ilişkinin gücünü artırmayı hedeflemektedir. Çoğu zaman, terapistlerin partnerleri ifade etmeleri için cesaretlendirmeye başladıkları pozitif nitelikler, başından beri sahip oldukları, ancak olumsuz etkileşim modeli nedeniyle göstermeyi bırakmış oldukları niteliklerdir. Bu noktanın önemi nedeniyle, hemen hemen tüm ampirik olarak desteklenen çift terapileri, daha önce değilse de terapinin sonunda kazanımları pekiştirme ve güçleri vurgulama ihtiyacını tartışır. Bu nedenle, güçleri desteklemek beşinci ortak ilke olarak kavramsallaştırılmıştır. Bu son ilke, çiftin neyi olumlu olarak algıladığıyla ilgili olduğundan, terapistin bu çiftin belirli kavramsallaştırmasını akılda tutması esastır. Bir çifte yanlış övgü vermek veya kutlama nedeni olarak görmedikleri bir şeyi büyük bir başarı olarak iddia etmek, muhtemelen bu ilkeyi uygulamada başarısızlıkla sonuçlanacaktır. Teşvik etmeye değer güçlü yönler, değerleri, geçmişi ve ilişki dinamiği göz önünde bulundurularak bir çift için belirli anlamı olanlardır. Terapi modelleri, terapist tarafından güçlü yönlere ve olumlu davranışlara odaklanmanın ne ölçüde önerildiği ve seanstaki konuşmaların şekillendirilmesiyle beslendiği ölçüde farklılık göstermektedir. Bununla birlikte, danışanların başarılarını son seanslarının en dikkat çekici yönü yapmanın önemi, çift terapilerinde açıkça görülmektedir (Benson ve ark., 2012).
Kısaca özetlemek gerekirse, her yakın ilişkide olduğu gibi çiftler arasında da anlaşmazlıklar ve krizler meydana gelmektedir. Bu anlaşmazlıkların ortadan kaldırılması için bilişsel davranışçı çift terapisi sistemi oldukça etkili bir yöntemdir. Bilişsel davranışçı çift terapisinin ortak ilkeleri de kriz ve anlaşmazlıkların çözümlenmesinde etkili bir rol oynamaktadır.
Kaynakça
Baucom, D. H. ve Fischer, M. S. (2019). Cognitive Behavioral Couple Therapy. J. L. Lebow, A. L. Chambers ve D. C. Breunlin (Ed.), Encyclopedia of couple and family therapy içinde (s.489-497). Springer.
Bhat, S. A. (2017). Cognitive behavioural therapy and depression. International Journal of Advanced Educational Research, 2(6), 143-145.
Benson, L. A., McGinn, M. M. ve Christensen, A. (2012). Common principles of couple therapy. Behavior Therapy, 43(1), 25-35. https://doi.org/10.1016/j.beth.2010.12.009Get
Benson, L. A. ve Christensen, A. (2016). Traditional and Integrative Behavioral Couple Therapy. T.L. Sexton ve J. Lebow (Ed.), Handbook of family therapy (2. Bs.) içinde. (s. 349–360). Routledge.
Fundukian, L. J. ve Wilson, J. (2008). The gale encyclopedia of mental health (2.Bs.). Gale.
Geiss, S. K. ve O'Leary, K. D. (1981). Therapist ratings of frequency and severity of marital problems: Implications for research. Journal of Marital and Family Therapy, 7(4), 515-520. https://doi.org/10.1111/j.1752-0606.1981.tb01407.x
Johnson, S. M. ve Brubacher, L. L. (2016). Emotionally Focused Couple Therapy: Empiricism and Art. T. L. Sexton ve J. Lebow (Ed.), Handbook of family therapy (s. 326–348). Routledge.
Snyder, D. K., Castellani, A. M. ve Whisman, M. A. (2006). Current status and future directions in couple therapy. Annual Review of Psychology, 57, 317-344. https://doi.org/10.1146/annurev.psych.56.091103.070154
Snyder, D. K., Simpson, J. ve Hughes, J. N. (Ed.). (2006). Emotion regulation in couples and families: Pathways to dysfunction and health. American Psychological Association. https://doi.org/10.1037/11468-000
Spengler, E. S., DeVore, E. N., Spengler, P. M. ve Lee, N. A. (2020). What does “couple” mean in couple therapy outcome research? A systematic review of the implicit and explicit, inclusion and exclusion of gender and sexual minority individuals and identities. Journal of Marital and Family Therapy, 46(2), 240-255. https://doi.org/10.1111/jmft.12415
Waite, L. J. ve Lehrer, E. L. (2003). The benefits from marriage and religion in the United States: A comparative analysis. Population and Development Review, 29(2), 255-275. https://doi.org/10.1111/j.1728-4457.2003.00255.x
Whisman, M. A., Dixon, A. E. ve Johnson, B. (1997). Therapists' perspectives of couple problems and treatment issues in couple therapy. Journal of Family Psychology, 11(3), 361- 366. https://doi.org/10.1037/0893-3200.11.3.361