Whatsapp Hattı

0539 890 5950

Azim ve Çaba

Azim ve Çaba

Azim, pozitif psikoloji alanında, engellere, zorluklara, cesaretin kırılmasına, can sıkıntısına veya hayal kırıklığına rağmen hedefe yönelik bir eylemin gönüllü olarak devam etmesi olarak tanımlanmaktadır (Peterson ve Seligman, 2004). Pozitif psikoloji bakış açısıyla azim, psikolojik sağlıkla ilişkili bir karakter gücüdür (Merriman, 2017). Azim, şeylere bağlı kalmaktır. Çalışkan olmak demektir ve ortaya çıkan engellere rağmen başlamış olanı bitirmektir (Niemiec ve McGrath, 2019; Seligman, 2002). 

Azimle İlişkili Faktörler

Azim açıklama veya yükleme tarzıyla ilgilidir. Açıklayıcı tarz kavramı, öğrenilmiş çaresizlik teorisinin yeniden ele alınmasıyla ortaya çıkmıştır (Abramson ve ark., 1978). Yükleme tarzı ise bir kişinin olayları içsellik, istikrar ve küresellik boyutlarıyla açıklama tarzının, olumsuz olaylara nasıl tepki vereceğini belirlemektedir (Peterson ve Seligman, 1984). Öğrenilmiş çaresizlik duygularına sahip insanlar, hedeflerinde ısrar etmekte daha fazla güçlük çekmektedirler (Peterson ve Park, 1998). Ne yaparsanız yapın kötü şeylerin olacağını düşünmek (öğrenilmiş çaresizlik tepkisi) kalıcılığa yol açmazken, olumlu sonuçlar beklemek deneme ve ısrar etme motivasyonunu artırabilmektedir. Peterson (2000), iyimserlik ve ısrar arasındaki bağlantının altını çizmektedir: İyimser insanların, karamsar insanlara göre sebat etme olasılığı daha yüksektir.

Benlik saygısı da azim ve sebatla ilişkilendirilmiştir. Laboratuvar çalışmalarında, yüksek benlik saygısı puanlarına sahip kişilerin başarısızlık karşısında diğerlerinden daha uzun süre dayandığı gösterilmiştir (Shrauger ve Sorman, 1977; Tafarodi ve Vu, 1997). Bununla birlikte, benlik saygısı ve azim arasındaki ilişki başka faktörlere de bağlıdır. Birçok araştırmacı, yüksek benlik saygısına sahip bireylerin ne zaman devam edecekleri ve ne zaman bırakacakları konusunda uygun kararlar vermede daha iyi olduklarını bulmuşlardır (Janoff-Bulman ve Brickman, 1982; McFarlin, 1985). 

Benlik saygısının azim üzerindeki etkileri, genellikle insanların görevlere nasıl yaklaştıklarıyla ilgili olduğunu göstermektedir. İnsanlar genellikle özsaygılarının bir kısmını kaybetmeye ve hatta riske atmaya isteksizdirler. Bu nedenle bir görevde ısrarcı olmaları veya vazgeçip çekilmeleri, hareketin sonunda yaşayacakları saygınlık kaybına bağlı olarak değişebilmektedir. Bu tür tehditlere çeşitli faktörler katkıda bulunmaktadır. Tanım olarak, zor görevler yüksek bir başarısızlık riski taşır, ancak zorluk iyi anlaşıldığı sürece tehdit en aza indirilir çünkü çok zor bir görevde başarısız olmak utanç verici değildir (kolay bir görevde başarısız olmanın aksine, son derece utanç verici veya aşağılayıcı olabilir). Starnes ve Zinser (1983), insanların, problemlerin kolay değil de zor olduğu söylendiğinde, problem çözmede daha uzun süre ısrar ettiklerini bulmuşlardır. Kolay görevlerden erken vazgeçmek, başarısız olmaya devam etmekten daha iyidir, oysa zor görevler benlik saygısı için daha az tehdit oluşturur ve bu nedenle insanlar yüksek zorluk derecesinde kabul edilen görevlerde çalışmaya devam etme şansını daha fazla denemeye isteklidirler (Peterson ve Seligman, 2004).

Son zamanlarda yapılan çalışmalar ayrıca sebat etmenin öz kontrole bağlı olabileceğini ve bu nedenle öz kontrol için gereken enerji tükendiğinde azalabileceğini öne sürmektedir. Bazı çalışmalar, insanların düşüncelerini veya duygularını kontrol etmeye çalışmak (Muraven ve ark., 1998), çikolata ve kurabiye (Baumeister ve ark., 1998) yeme cazibesine direnmek gibi önceki bir görevde kendi kendilerini kontrol altına almışlarsa, zor veya çözülemeyen sorunlara devam etme olasılıklarının daha düşük olduğunu bulmuştur. 

Motivasyonel farklılıklar da sebatla oldukça ilgilidir. Beklenti değeri teorisyenleri, zorlu bir hedefe ulaşabileceklerine inanan insanların, bunu başarmaya yüksek değer vermedikçe genellikle bu hedefe doğru çalışmakta ısrar etmediklerini tespit etmişlerdir (Feather, 1961). Kontrole ve ustalığa yönelik güçlü motivasyonel yönelimleri olan kişilerin, ısrar etme olasılıkları daha yüksektir. Özerkliği yüksek insanlar başarısızlık karşısında diğerlerine göre daha uzun süre direnmektedirler (Koestner ve Zuckerman, 1994). Yüksek kontrol arzusu, zor görevlerde artan ısrarla bağlantılandırılmaktadır (Burger, 1985). Diğer kişilik faktörlerinin bir kısmı da sebatla ilişkilendirilmiştir. Duygusal kontrolü yüksek kişiler daha uzun süre dayanmaktadırlar (Zaleski, 1988). 

Azmin Faydaları

Azim gücünün faydaları üzerine araştırma bulguları şunları içerir (Niemiec ve McGrath, 2019):

  • Azim becerileri, yetenekleri ve becerikliliği geliştirmeye yardımcı olur.
  • Azim, öz güveni, hayatta bazı şeylerin başarılabileceğine ve etkili bir şekilde performans gösterebilmeniz için kişisel kontrolün uygulanabileceğine dair genel bir inanç oluşturur.
  • Israrcı insanlar genellikle güvenilir, taahhütlerini yerine getiren insanlar olarak görülür. Bu, değerli bir ekip üyesi olmaya katkıda bulunur ve iyi ilişkiler için bir temel olabilecek güven oluşturur. 
  • Israrcı insanlar, mükemmelliğe değil, görev tamamlamaya odaklanmayı öğrenirler, böylece esneklik ve öz kontrol geliştirirler.

Azim kişinin zor hedeflere ulaşma şansını artırmaktadır. Genellikle aksilikler ve sorunlarla karşılaşılır ve bunlar cesaret kırıcı olabilmektedir, ancak kişi pes ederse bu hedeflere ulaşamaz. Bu nedenle, başarıya ulaşılacaksa azim gereklidir. İkinci bir faydası, azim kişinin sonraki başarıdan aldığı zevki artırabilmektedir. Azmin üçüncü bir faydası, kişinin becerilerini ve becerikliliğini geliştirebilmesidir. Hedeflerine ulaşmak için engelleri aşan insanlar bazen yeni yaklaşımlar, teknikler ya da sorunları çözmek için yeni yollar geliştirmektedir. Bu yeni kazanılan beceriler sonraki girişimlerde faydalı olabilmektedir.  Dördüncü faydası ise, eninde sonunda başarıya ulaşıldığı takdirde kişinin öz-yeterlik duygusunu artırabilmektedir. Bandura'nın (1977) öz-yeterlik teorisi, engeller karşısında ısrarla gelen deneyimlerin insanlara artan ve genelleştirilmiş bir şeyleri başarabilme duygusu verdiğini vurgulamaktadır. Öz yeterlilik, istenen sonuçları elde etmek için kontrol uygulayabilme ve etkili bir şekilde performans gösterebilme beklentisini içermektedir (Peterson ve Seligman, 2004). 

Kaynaklar

Abramson, L. Y., Seligman, M. E. ve Teasdale, J. D. (1978). Learned helplessness in humans: Critique and reformulation. Journal of Abnormal Psychology, 87(1), 49–74. https://doi.org/10.1037/0021-843X.87.1.49

Bandura, A. (1977). Self-efficacy: Toward a unifying theory of behavioral change. Psychological Review, 84(2), 191–215. https://doi.org/10.1037/0033-295X.84.2.191

Baumeister, R. F., Bratslavsky, E., Muraven, M. ve Tice, D. M. (1998). Ego depletion: Is the active self a limited resource? Journal of Personality and Social Psychology, 74(5), 1252–1265. https://doi.org/10.1037/0022-3514.74.5.1252

Burger, J. M. (1985). Desire for control and achievement-related behaviors. Journal of Personality and Social Psychology, 48(6), 1520–1533. https://doi.org/10.1037/0022-3514.48.6.1520

Feather, N. T. (1961). The relationship of persistence at a task to expectation of success and achievement related motives. The Journal of Abnormal and Social Psychology, 63(3), 552–561. https://doi.org/10.1037/h0045671

Janoff-Bulman, R. ve Brickman, P. (1982). Expectations and what people learn from failure. N. T. Feather (Ed.), Expectations and actions (s. 207–237) içinde. Erlbaum.

Koestner, R. ve Zuckerman, M. (1994). Causality orientations, failure, and achievement. Journal of Personality, 62(3), 321–346. https://doi.org/10.1111/j.1467-6494.1994.tb00300.x

McFarlin, D. B. (1985). Persistence in the face of failure: The impact of self-esteem and contingency information. Personality and Social Psychology Bulletin, 11(2), 153–163. https://doi.org/10.1177/0146167285112004

Merriman K. K. (2017) Leadership and perseverance. Marques J. ve Dhiman S. (Ed.) Leadership today: Practices for personal and professional performance (s. 335-350) içinde. Springer. https://doi.org/10.1007/978-3-319-31036-7_19

Muraven, M., Tice, D. M. ve Baumeister, R. F. (1998). Self-control as a limited resource: Regulatory depletion patterns. Journal of Personality and Social Psychology, 74(3), 774–789. https://doi.org/10.1037/0022-3514.74.3.774

Niemiec, R. M. ve McGrath, R. E. (2019). The power of character strengths: Appreciate and ignite your positive personality. VIA Institute on Character.

Peterson, C. (2000). The future of optimism. American Psychologist, 55(1), 44–55. https://doi.org/10.1037/0003-066X.55.1.44

Peterson, C. ve Park, C. (1998). Learned helplessness and explanatory style. D. F. Barone, M. Hersen ve V. B. Van Hasselt (Ed.), Advanced personality (s. 287–310) içinde. Plenum Press. https://doi.org/10.1007/978-1-4419-8580-4_12

Peterson, C. ve Seligman, M. E. (1984). Causal explanations as a risk factor for depression: Theory and evidence. Psychological Review, 91(3), 347–374. https://doi.org/10.1037/0033-295X.91.3.347

Peterson, C. ve Seligman, M. E. (2004). Character strengths and virtues: A handbook and classification. Oxford University Press

Seligman, M. E. (2002). Authentic happiness: Using the new positive psychology to realize your potential for lasting fulfillment. Simon and Schuster.

Shrauger, J. S. ve Sorman, P. B. (1977). Self-evaluations, initial success and failure, and improvement as determinants of persistence. Journal of Consulting and Clinical Psychology, 45(5), 784–795. https://doi.org/10.1037/0022-006X.45.5.784

Starnes, D. M. ve Zinser, O. (1983). The effect of problem difficulty, locus of control, and sex on task persistence. Journal of General Psychology, 108(2), 249–255. https://doi.org/10.1080/00221309.1983.9711498

Tafarodi, R. W. ve Vu, C. (1997). Two-dimensional self-esteem and reactions to success and failure. Personality and Social Psychology Bulletin, 23(6), 626–635. https://doi.org/10.1177/0146167297236006

Zaleski, Z. (1988). Close relationships and acting for self-set goals. European Journal of Social Psychology, 18, 191–194.