Whatsapp Hattı

0539 890 5950

Kendini Gerçekleştiren Kehanet

Kendini Gerçekleştiren Kehanet

İnsanlar, başlangıçta doğru olup olmadıklarına bakılmaksızın, toplum tarafından yapılan yargı ve değerlendirmelere uyum sağlar. Sosyal olarak farklılaştırılmış bir gruba (örneğin evsizler, uyuşturucu bağımlıları veya diğer azınlıklar) karşı belirli önyargılar vardır ve bu nedenle bu gruptaki insanlar aslında beklentilere uygun davranmaya başlarlar (Matheson ve ark., 2019). Başarısızlık korkusu, sonuçları olumsuz yönde etkiler. Örneğin düşme korkusu yaşlılar arasında daha fazla düşüşe neden olur (Delbaere ve ark.,2010).

İnsanların bir başkasının nasıl biri olduğuna dair beklentileri vardır. Bu beklenti bu kişiye karşı davranışlarını etkileyerek kişinin ona en baştaki beklentileri ile davranmasına yol açar. Böylece beklentiler de gerçekleşmiş olur. Bu durum kendini gerçekleştiren kehanet olarak adlandırılır (Aronson ve ark., 2010). Bilinçli, kasıtlı bir hareket değil, otomatik düşünmenin bir örneğidir (Chen ve Bargh, 1997). Kendini gerçekleştiren kehanet ilk olarak Merton (1948) tarafından tanımlanmıştır.

Kendini Gerçekleştiren Kehanet Nasıl Oluşur?

Kendini gerçekleştiren kehanet ana hatlarıyla dört adımda belirtilmiştir (Aronson ve ark., 2010). Bunlar:

  1. Hedef kişiyle ilgili bir beklenti ya da kuram oluşturulur.
  2. Hedefe beklentiyle ya da kuramla tutarlı bir davranış sergilenir.
  3. Hedef de sizin davranışınıza benzer şekilde karşılık verir.
  4. Size göre, hedefin bu davranışı beklentinizin doğruluğunu kanıtlar fakat hedefin bu tepkisinde siz oynadığınız rolün farkında değilsinizdir.

İki kişi sosyal etkileşim içinde bir araya geldiğinde çok muhtemelen birbirlerinin davranışları hakkında beklentiler içindedirler. Bu beklentiler, birbirlerinin görünüşlerine, kişiliklerine, tutumlarına, tercihlerine, becerilerine ve yeteneklerine, amaçlarına, ruh hallerine veya bir dizi başka göze çarpan özelliğe dayalı davranışları öngörebilir. Bir kişinin nasıl davranacağına ilişkin inançlar, o kişiyle olan geçmiş deneyimlerden gelebilir. Bunun yanı sıra yaş, etnik köken, cinsiyet ve meslek gibi kişinin ait olduğu sosyal kategorilerle ilgili basmakalıp düşüncelerden de kaynaklanabilir. Bu beklentiler insanların birbirleriyle nasıl hareket etmeyi seçeceklerini etkileyebilir. Bu tür davranışsal seçimler sonuç olarak diğer kişinin davranışını da etkileyebilir. Örneğin, bir kişinin zeki olduğuna dair bir beklentimiz varsa, entelektüel şeyler hakkında konuşmalarına izin vererek, onlara zekalarını gösterme şansı veren konuşma konularını seçebiliriz. Oysa bir kişinin daha az zeki olduğunu düşünürsek, konuşmayı daha az karmaşık konulara yönlendirebiliriz. Böylece yalnızca kişinin basit şeyler hakkında konuşabileceğine dair kanıt toplayabiliriz. İnançlar, başka bir kişinin nasıl davrandığını etkilediğinde veya dikte ettiğinde, kişi etkileşim ortağının ilk inançlarını davranışlarıyla doğrulamaya başlarsa, kendi kendini gerçekleştiren bir kehanetin gerçekleştiğini söyleriz (Klein ve Snyder, 2003; Madon ve ark., 2011; Snyder ve Stukas, 1999). 

Bilimsel Çalışmalarda Kendini Gerçekleştiren Kehanet Örnekleri

Bilimsel araştırmalarda kendini gerçekleştiren kehanet meselesi ilk olarak 1911 yılında Wilhelm von Osten’ın atı olan ünlü “Akıllı Hans” vakasıyla birlikte psikologların dikkatini çekmiştir (Pfungst, 1911). Akıllı Hans, güya okuyabilmesi, heceleyebilmesi ve matematik problemlerini çözüp cevabı ön toynağıyla yere vurarak verebilmesiyle döneminde meşhur olan bir attır. Doğal olarak birçok kişi bu iddialara şüpheyle bakmıştır. Bir at nasıl böyle insani bir zekaya sahip olabilir? 1900’lerin başında Oskar Pfungst adlı bir psikolog bir dizi özenli deneyler yürütmüş ve Hans’ın aslında problemleri çözdüğünü, ancak soru soran kişinin ona niyetsizce hemen göze çarpmayan gizli ipuçları verdiklerini bulmuştur. Yani bu işaretlerin atın sahibinin önyargılarıyla tutarlı olacak şekilde Hans’ın tepkiler vermesine ve sonuçta beklentilerinin doğru olmasına yol açtığı görülmüştür (Hock, 1995). 

Pfungst'un, Akıllı Hans’ın aslında sahibinin kasıtsız sözel olmayan davranışlarından etkilendiğini göstermesinden esinlenen Rosenthal ve Fode (1963), lisansüstü öğrencilerinin bir kısmına özellikle zeki olarak yetiştirilmiş, labirentleri hızlıca öğrenme yeteneklerine sahip sıçanlarla çalışacakları söylenmiştir. Geri kalan öğrencilere ise labirentleri öğrenmede aptal/kalın kafalı olarak yetiştirilmiş sıçanlarla çalışacakları söylenmiştir. Aslında, öğrencilere verilen sıçanlar standart laboratuvar fareleridir ve rastgele iki gruba atanmışlardır. Daha sonra bu öğrenciler sıçanlarının labirent öğrenmeyi de içeren çeşitli beceriler göstereceği aşamaya geçmişlerdir. Labirent-zeki sıçan grubuna atanan öğrencilerin bildirdikleri öğrenme süreleri, labirent-aptal sıçan grubuyla çalışan öğrencilerden anmalı derecede daha hızlı olduğunu kaydetmişlerdir. Bu ve benzeri diğer çalışmalar sonucunda bilimsel araştırmalarda deneyci beklentisi tehdidi iyi bilinir hale gelmiştir (Hock, 1995).

Rosenthal ve Jacobson (1968) tarafından yapılan başka bir araştırmada, öğretmenlere, sınıflarında rastgele atanan bir öğrenci alt kümesi olağandışı zeka kazanımları gösterecek öğrenciler olarak tanıtılmıştır ve gelecek öğretim yılı boyunca akademik yeteneklerinin artacağını öneren bilgiler sağlanmıştır. Beklenti oluşturulmayan kontrol grubu öğrencileriyle karşılaştırıldığında, öğretmenlerin olumlu beklentileri olan bu öğrencilerin performanslarında anlamlı ölçüde gelişmeler görülmüştür. Rosenthal bu beklenti etkisinin laboratuvar dışındaki doğal insan ilişkilerinde de görüldüğünü belirterek bu etkiye Pygmalion etkisi adını vermiştir (Hock, 1995).

Son araştırmalar kendini gerçekleştiren kehanetlerin sıklıkla yaşandığını gösteriyor (Jussim ve Harber, 2005; Madon ve ark, 2001). Kendini gerçekleştiren kehanetlerin üstesinden gelebilmek için aşağıda bahsedilecek alıştırmaları uygulamak faydalı olacaktır (Aronson ve ark., 2010):

  1. Sosyal gruplar, özellikle de sevmediğiniz gruplar hakkındaki kendi şema ve beklentilerinizi inceleyin.
  2. Hoşlanmadığınız bir grubun bir üyesini bulun ve onunla bir sohbet başlatın ve bu kişinin tanıdığınız en dost canlısı, en nazik, en tatlı insan olduğunu düşünmeye çalışın. 
  3. Karşınızdaki kişinin tepkilerini gözlemleyin. Sizin dost canlısı davranışlarınızın onda da aynı yönde davranışları ortaya çıkardığını göreceksiniz.

İlişkilerde Kendini Gerçekleştiren Kehanet

Columbia Üniversitesi tarafından yapılan önde gelen bir araştırma, kendini gerçekleştiren kehanetlerin ilişkilerin bir parçası olduğunu buldu. İnsanların ilişkilere olan inançlarının, ayrılma olasılığını veya ilişkinin genel sağlığını etkileyebileceği tespit edildi. L. Alan Sroufe tarafından "reddedilme beklentilerinin insanları başkalarından reddedilmeye yol açacak şekilde davranmaya yönlendirebileceği" öne sürüldü (Downey ve ark., 1998). 

Yapılan çalışmalarda, insanların reddedilme beklentilerinin onları bu ilişkilerin sona ermesine yol açacak şekilde davranmaya teşvik edip etmeyeceğini belirlemek amaçlanmıştır. Yazarlar ayrıca kendini gerçekleştiren kehanetin reddedilme duyarlılığında (reddedilmeyi endişeyle bekleme ve aşırı tepki verme eğilimi) yüksek puan alan insanları nasıl etkilediğini de incelemişlerdir. 108 çift üzerinde yapılan araştırmanın sonuçları erkeklere kıyasla kadınların ilişkilerinin geleceği hakkındaki olumsuzlukları nedeniyle reddedilme duyarlılığı yaşama ihtimalinin daha yüksek olduğunu göstermiştir. Yani reddedilme duyarlılığı yüksek olan kadınların, eşlerinin ilişki doyumunu ve bağlılığını aşındıracak şekilde davranma olasılıklarının daha yüksek olduğuna işaret etmektedir (Downey ve ark., 1998).

Kaynaklar

Aronson, E., Wilson, T. D. ve Akert, R. M. (2010). Social psychology (7. Bs.). New Jersey: Upper Saddle River.

Chen, M. ve Bargh, J. A. (1997). Nonconscious behavioral confirmation processes: The self-fulfilling consequences of automatic stereotype activation. Journal of Experimental Social Psychology, 33(5), 541–560. https://doi.org/10.1006/jesp.1997.1329

Delbaere, K., Close, J. C., Brodaty, H., Sachdev, P. ve Lord, S. R. (2010). Determinants of disparities between perceived and physiological risk of falling among elderly people: cohort study. BMJ Clinicial Research, 341.  https://doi.org/10.1136/bmj.c4165

Downey, G., Freitas, A. L., Michaelis, B. ve Khouri, H. (1998). The self-fulfilling prophecy in close relationships: Rejection sensitivity and rejection by romantic partners. Journal of Personality and Social Psychology, 75(2), 545–560.  https://doi.org/10.1037/0022-3514.75.2.54

Hock, R. R. (1995). Forty studies that changed psychology: Explorations into the history of psychological research (2. Bs.). Prentice-Hall, Inc.

Jussim, L. ve Harber, K. D. (2005). Teacher Expectations and Self-Fulfilling Prophecies: Knowns and Unknowns, Resolved and Unresolved Controversies. Personality and Social Psychology Review, 9(2), 131–155. https://doi.org/10.1207/s15327957pspr0902_3

Klein, O. ve Snyder, M. (2003). Stereotypes and Behavioral Confirmation: From Interpersonal to Intergroup Perspectives. M. P. Zanna (Ed.), Advances in experimental social psychology, içinde (s. 153–234). Elsevier Academic Press. https://doi.org/10.1016/S0065-2601(03)01003-7

Madon, S., Smith, A., Jussim, L., Russell, D. W., Eccles, J., Palumbo, P. ve Walkiewicz, M. (2001). Am I as you see me or do you see me as I am? Self-fulfilling prophecies and self-verification. Personality and Social Psychology Bulletin, 27(9), 1214–1224. https://doi.org/10.1177/0146167201279013

Madon, S., Willard, J., Guyll, M. ve Scherr, K. C. (2011). Self-Fulfilling Prophecies: Mechanisms, Power, and Links to Social Problems. Social and Personality Psychology Compass, 5(8), 578–590. https://doi.org/10.1111/j.1751-9004.2011.00375.x

Matheson, K., Foster, M. D., Bombay, A., McQuaid, R. J. ve Anisman, H. (2019). Traumatic experiences, perceived discrimination, and psychological distress among members of various socially marginalized groups. Frontiers in Psychology, 10, Article 416. https://doi.org/10.3389/fpsyg.2019.00416

Merton, R. K. (1948). The Self-Fulfilling Prophecy. The Antioch Review, 8(2), 193-210. https://doi.org/10.2307/4609267

Pfungst, O. (1911). Clever Hans (the horse of Mr. von Osten): A contribution to experimental, animal, and human psychology. New York: Holt, Rinehart and Winston. https://doi.org/10.5962/bhl.title.56164

Rosenthal, R. ve Fode, K. L. (1963). The effect of experimenter bias on the performance of the albino rat. Behavioral Science, 8(3), 183–189. https://doi.org/10.1002/bs.3830080302

Rosenthal, R. ve Jacobson, L. (1968). Pygmalion in the classroom: Teacher expectations and pupils’ intellectual development. New York: Holt, Rinehart and Winston. https://doi.org/10.2307/1162010

Snyder, M. ve Stukas, A. A. (1999). Interpersonal processes: The interplay of cognitive, motivational, and behavioral activities in social interaction. Annual Review of Psychology, 50, 273–303. https://doi.org/10.1146/annurev.psych.50.1.273