Whatsapp Hattı

0539 890 5950

Sosyal Bir İhtiyaç Olarak İlişkiler

Sosyal Bir İhtiyaç Olarak İlişkiler

Genç yetişkinliğe geçişin yaşandığı, ciddi bilişsel, sosyal ve duygusal değişmelerin meydana geldiği geç ergenlik dönemini kapsayan romantik ilişkiler bireyin gelişiminde önemli bir rol oynamaktadır (Collins ve ark., 2009). Sevilmekten farklı olarak sevildiğini hissetme ihtiyacı evrenseldir ve bundan tatmin olmanın koşulları her birey için oldukça özeldir; bu ihtiyaç, karşılanmadığında nefret etme ihtiyacını harekete geçirir (Sheftel, 1998). Maslow’a (1981) göre ihtiyaçlar çizelgesi insanın ihtiyaçlarını içeren beş katmanlı bir motivasyon teorisidir. İhtiyaçlar çizelgesinde daha altta bulunan ihtiyaçlar, bireylerin daha üstte yer alan ihtiyaçlara cevap verebilmesi için önce karşılanmalıdır. Bu ihtiyaçlar arasında fizyolojik ihtiyaçlar, güvenlik ihtiyacı, sosyal ihtiyaçlar (sevmek ve ait hissetmek gibi), değer verilme ve saygınlık ihtiyacı, kendini gerçekleştirme ihtiyacı yer alır. Güvenlik ihtiyacının karşılanması bireyin nevrotik kişilik geliştirmemesi için önemli koşullardan birisidir. Bu ihtiyaç sosyal ortamlarda ne zaman bir tehdit ile karşılaşsa birey; o esnada açığa çıkar. İhtiyaçlar çizelgesinde yer alan “sevgi ve ait olmak ihtiyaçları”, “fizyolojik ve güvenlik ihtiyaçları”karşılandıysa eğer, insan ihtiyacının bir diğer seviyesi olan sosyallik ve aidiyet duygularını içerir. Kişilerarası ilişkilere duyulan ihtiyaç davranışı motive eder. Fakat buradaki sevgi vermek, ait hissetmek ihtiyacı cinsellik ile aynı anlamda değildir (fizyolojik ihtiyaçlarda olduğu gibi). Daha çok; dostluk, yakınlık, güven ve kabul, sevgi almak ve vermek; ya da bir grubun parçası olmak (aile, arkadaşlık, iş) örnekler arasında sayılabilir (Maslow, 1981). Aşk, sevgi ve bunların cinsellikteki olası ifadeleri genellikle kalıp yargı şeklinde ele alınır ve geleneksel olarak birçok kısıtlama ve engellemeyle çevrelenir. Pratikte psikopatoloji teorisyenleri, uyumsuzluk durumunda temel olarak sevgi ihtiyaçlarının engellenmesini vurgulamaktadırlar (Maslow, 1943). 

Reis ve Gable’a (2003) göre sosyal çevrenin ödüllendirici (yani olumlu ve arzu edilen) ve cezalandırıcı (yani olumsuz ve istenmeyen) özellikleri üzerinde durulmuştur; ayrıca, kişilerarası ilişkiler ve iyi oluş arasında bir bağlantı olup olmadığı ve kötü ilişkilerin sıkıntıya yol açma ihtimali üzerine yoğunlaşmıştır (Reis ve Gable, 2003). Sevildiğini hissetmeyen insanlar bunu birçok farklı şekilde ifade ederler. “Kendimden nefret ediyorum”, “Senden nefret ediyorum” veya “Sevildiğimi biliyorum ama sevildiğimi hissetmiyorum” gibi cümleler örnek verilebilir (Sheftel, 1998).

Romantik İlişkilerin Psikolojisi

Sağlıklı romantik ilişki geliştirmek, yaşanılan ilişkiden doyum alma düzeyi ile ilişkilidir ve romantik ilişkilerin diğer tüm yakın ilişki türlerinde olduğu gibi, (a) bağlanma, sevgi ve aşk duyguları, (b) psikolojik ihtiyaçların karşılaması ve (c) karşılıklı bağlılık olmak üzere üç temel özelliği vardır (Sarı ve Owen, 2016). Ancak bazı romantik ilişkiler bu temel özelliklerden tümüne sahip olmayabilmektedir (Joynson, 1981). İlişki doyumunun empatik davranış, problem çözme becerileri iletişim tarzları ve bağlanma stilleri gibi değişkenlerle ilişkisi olduğu bulunmuştur. İlişki doyumunun önemli belirleyicilerden biri de romantik ilişkilere dair akılcı olmayan inançlardır. Duygusal ilişkilerde sorun yaşayan bireylerin kendileri, eşleri veya ilişkileri hakkında yaygın gerçekçi olmayan inançları olduğunu belirten pek çok araştırma sonucu vardır (Sarı ve Owen, 2016). Bilişsel davranışçı yaklaşım, işlevsel olmayan inançlar ya da bilişsel çarpıtmalar olarak da adlandırılan akılcı olmayan inançların bireylerin işlevsel olmayan davranışlarının ortaya çıkmasında önemli bir faktör olduğunu ortaya koymaktadır (Beck, 1979; Ellis, 1957). Sullivan ve Schewebel’e (1995) göre ilişkilerle ilgili inançlar bireylerin bir ilişkinin nasıl olması gerektiği ile ilgili düşünceleri, ilişkilerden beklentileri ve yaşanılan olayları algılama biçimlerinden oluşturmaktadır. Akılcı ilişki inançları, ilişkiye dair gerçekleri yansıtmasından dolayı bireyin ilişkiye uyumu ile ilişki doyumunu ve kişisel gelişimini arttırdığı için sağlığı geliştirici olarak kabul edilmektedir (Sullivan ve Scwebel, 1995). Öte yandan, akılcı olmayan ilişki inançları bireyin ilişkinin doğasına, kendisine ve diğerlerine ilişkin abartılmış, katı, mantıklı olmamakla birlikte değişmeye dirençli inançlar olarak tanımlanmaktadır (Ellis, 1986). 

İlişkilerde gerçekçi olmayan beklentilerden bahsetmek gerekirse aşağıda yer alan 7 temel düşünce örnek verilebilir (Powell, 2017):

  1. “Bir ilişkinin olması için uğraşmak o ilişkinin olmamasından daha iyidir”: Bir ilişkinin sağlıklı ve güzel bir şekilde devam etmesi için kişilerin ilişkiye bağlı olmaları ve ilişkiyi sürdürebilmek için çaba harcamaları gerekiyor. Atlatılan zor zamanlar çoğu zaman ilişkinin daha güçlü bir şekilde devam etmesini sağlıyor. Güzel giden ilişkiler, genellikle öylece kendiliğinden oluşmamaktadır.
  2. “Zaman geçse de heyecan ve aşk ilk günkü gibi sürmeli”: Zaman geçtikçe ilişkiler değişebiliyor ve belli aşamalardan geçiyor insanlar. İlişkinin başlarındaki o heyecanı zamanla daha derin ve olgun bir sevginin alması kaçınılmaz bir durumdur.
  3. “Partnerim dışında kimseye ihtiyacım yok”: Hayatta hiç kimse tek başına bir kişinin bütün ihtiyaçlarını karşılayamaz. İlişki olsa dahi, çeşitli ihtiyaçları karşılayabilmek için farklı kişilere yönelmek aslında oldukça doğal ve gerekli bir durumdur.
  4. “Mutluluğa giden yol bir ilişki içerisinde geçmeli”: İlişki bireyin hayatının sadece bir parçasını oluşturmakta ve bu sebeple romantik bir ilişkinin kişi hayatındaki her şeyi mükemmel kılmasını beklemek de ilişkiye dair yanlış beklentiler geliştirmesine sebep olabilir.
  5. “Partnerim eğer beni gerçekten sevseydi benim beklentilerim doğrultusunda davranırdı”: Bireyin hayatına aldığı kişinin, zihnini okuyabilmesi pek olası değildir  fakat partnere saygı duyarak ilişkiyi değiştirmek ve geliştirmek mümkün.
  6. “Partnerin her zaman kişinin nasıl hissettiğini bilmesi gerektiği ve ihtiyaçlarını görebilmesi”: Kişinin partnerinin kendisi söylemeden onun ne anlayacağını varsaymaya çalışması; sağlıksız kabul edilirken, bireylerin ilişkilerinde açık ve dürüst olmaları sağlıklı bir ilişki yürütmek için önemli bir rol oynamaktadır.
  7. “Partnerin hiçbir zaman kişiyi üzecek bir şey yapmaması ve önemli konularda kişiye karşı çıkmaması”:İlişkiler içerisinde zaman zaman partner tarafından üzülmek normal olmakla beraber ilişkinin iki temel unsuru arasında belli bir düzeyde tolerans göstermek ve affedici olabilmenin olduğu söylenmektedir.

Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda sevmek ve ait hissetmenin aslında insanın doğasında var olan temel ihtiyaçlardan bir tanesi olduğunu söylemek mümkündür. Ayrıca, sevgi ve ait hissetme ihtiyacının engellenmesi sonucunda psikopatolojilerin açığa çıkabileceği vurgulanmaktadır. Bazı bireyler ilişkilerinde temel bileşenlere sahip olmadıklarından ötürü bu durum onların ilişkilerinde gerçekçi olmayan düşünce sistemi geliştirmelerine sebep olabilmektedir. Bilişsel Davranışçı Yaklaşım bu tür akılcı olmayan inançların açığa çıkmasında ve yerini daha rasyonel düşüncelere bırakmasında yardımcı olmaktadır.

Kaynakça

 

Beck, A. T. (1979). Cognitive therapy and the emotional disorders. Penguin.

Collins, W. A., Welsh, D., P. ve Furman, W. (2009). Adolescent romantic relationship. Annual Reviews of Psychology, 60, 631-652. https://doi.org/10.1146/annurev.psych.60.110707.163459

https://doi.org/10.1146/annurev.psych.60.110707.163459

Ellis, A. (1957). Rational psychotherapy. Journal of General Psychology, 59, 35-49. https://doi.org/10.1080/00221309.1958.9710170

Ellis, A. (1986). Rational emotive therapy applied to relationships therapy. Journal of Rational Emotive Behavior Therapy, 4, 14-21. https://doi.org/10.1023/A:1024177000887

Joynson, R. B. (1981). Towards understanding relationships. Aggressive Behavior, 7(3), 275-280. https://doi.org/10.1002/1098-2337(1981)7:3<275::AID-AB2480070315>3.0.CO;2-F

Maslow, A. H. (1943). A theory of human motivation. Psychological Review, 50, 370-396. https://doi.org/10.1037/h0054346

Maslow, A. H. (1981). Motivation and personality. Prabhat Prakashan.

Powell, T. (2017). The mental health handbook: A cognitive behavioural approach (3. Bs.). Routledge. https://doi.org/10.4324/9781315168791

Reis, H. T. ve Gable, S. L. (2003). Toward a positive psychology of relationships. 

C. L. M. Keyes ve J. Haidt (Ed.), Flourishing: Positive psychology and the life well-lived içinde (s. 129–159). American Psychological Association. https://doi.org/10.1037/10594-006Norelli

Sarı, T. ve Owen, F. T. (2016). Romantik ilişkilerde akılcı olmayan inançların ve bağlanma boyutlarının ilişki doyumu üzerindeki yordayıcı rolünün incelenmesi. Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 37, 204-216.

Sheftel, S. (1998). On the patient's need to feel loved. Modern Psychoanalysis, 23(1), 35-51. 

Sullivan, B. F. ve Schwebel, A. I. (1995). Relationship belief and expectations of satisfaction in marital relationships: Implications for family practitioners. The Family Journal, 3(4), 298-305. https://doi.org/10.1177/1066480795034003