Whatsapp Hattı

0539 890 5950

Antisosyal Kişilik Bozukluğuna Dair Öneri Kitap İncelemeleri

Antisosyal Kişilik Bozukluğuna Dair Öneri Kitap İncelemeleri 

Kişilik Bozuklukları, Ertuğrul Köroğlu ve Sinan Bayraktar

Kitapta psikiyatrinin uluslararası kabul gören sınıflandırma sistemine göre sınıflandırılan kişilik bozuklukları tek tek ele alınmakta ve tanı özelliklerine yer verilmektedir. Kitabın antisosyal kişilik bozukluğuna ait kısmında, antisosyal bireyler ile ilgili kapsamlı bilgiler yer almaktadır. Antisosyal bireylerin “manipülatif” davranan kişilerdir. Yalan söyleme, evden kaçıp gitmek, fiziksel ve cinsel şiddet gibi suça eğilimli davranışlara sahip oldukları anlatılmaktadır. Genelde antisosyal bireylerin geçmişte şiddete başvurduğuna ilişkin bir öyküleri vardır. Bu kişiler herhangi bir pişmanlık duygusu duymazlar ve empati duyguları ya gelişmemiştir ya da çok azdır. Antisosyal bireyler için diğer eş tanı durumunda olan bozukluklardan ayırıcı olarak gerçekleştirdikleri eylemlerin planlanmamış ve dürtüsel bir şekilde meydana geldiği belirtilmektedir. Antisosyal bireylerin sürekli bir huzursuzluk içerisinde olmaları saldırgan davranışlarının altında yatan bir neden olarak verilmektedir kitapta. Başkalarının güvenliği kadar kendi güvenliklerini de umursamazlar. Ayrıca kitapta tiyatrolaştırılmış sahnelere de yer verilmesiyle, insanların bu tür insanlardan çekindiğine ve dışladıklarına dair tutumları hakkında da fikir sahibi olmaktayız. Antisosyal bireyler ortada suçlu olduklarına dair bir kanıt olsa dahi genelde tartışmalarda haklı çıkmaya odaklanırlar ve bu nedenle karşı tarafı kestirip atmaktadırlar. Bu kişiler sadece kendilerine güvenmeyi öğrenmiş oldukları için bağlılık duyguları yoktur. Çoğu zaman insanları kendilerine tabi kılarak onlara zarar vermektedirler. Kitap antisosyal kişilik bozukluğuna geniş ve detaylı bir bakış açısıyla bakmaktadır. Bu nedenle antisosyal kişilik bozukluğu ile ilgili bilgi edinmek, kişilik özellikleri ve hangi kriterleri karşılaması dahilinde tanı konulduğuna ilişkin bilgi edinmek isteyenler için tavsiye edilebilecek niteliktedir.

Vicdansızlar -Antisosyal Kişilik Bozukluğu-, Robert D. Hare 

Antisosyal bireyler ve psikopatlar, insanı manipüle ederek büyüleyen, onları kendi istedikleri şekilde yöneten, yaşamda acımasızca kendilerine bir yol açan ve bunu yaparken de, arkalarında kırık kalpler, yıkılmış beklentiler ve boşalmış cüzdanlardan oluşan geniş bir iz bırakan toplumsal yıkıcılar olarak değerlendirilmektedir. Vicdandan tamamen yoksun olan ve başkalarına karşı hiçbir şey hissetmeyen antisosyaller, istediklerini almak için tüm bencil yolları denerler. Bu esnada en ufak bir suçluluk ya da pişmanlık duymaksızın toplumsal kuralları çiğner ve toplumun, çevrelerinin onlardan beklediklerini umursamazlar. Çevresinde zarar verdiği dehşete düşen kurbanları ise umutsuzluk içinde sorarlar “Bu insanlar kimler?” “Neden böyleler?” “Kendimizi onlardan nasıl koruyabiliriz?”. Bu ve benzeri sorular yüzyılı aşkın bir süredir klinik alanının ve deneysel araştırmaların konusudur. Robert Hare ise çeyrek asırdır bu konu ve ilgili sorular üzerinde araştırmalarını yoğunlaştırmıştır. Hare’ye göre psikopatların ölümcül gizemi özellikle son birkaç yıldır daha açığa çıkmış bir biçimdedir. Antisosyal kişilik bozukluğuna ve psikopatiye dair bozukluğun tanı kriterleri ve özellikleri gibi konulardan çok toplumda bu kişilerin nasıl bir yansıması olduğuna dair örnekleştirilmiş haliyle okumak isteyenler için önerilmektedir.

 Kimyasal Bağımlılık ve Antisosyal Kişilik Bozukluğu, Bruce Carruth ve Garry G. Foster 

Kimyasal Bağımlılık ve Antisosyal Kişilik Bozukluğu, madde bağımlılığı veya antisosyal kişilik bozukluklarından muzdarip kişileri değerlendirmek ve değerlendirmek için gerekli bilgi ve klinik becerileri vermektedir. Ayrıca etkili psikoterapi ve tedavi stratejilerini nasıl geliştirebileceğine dair ayrıntıları sunmaktadır. Tanı ölçütleri, klinik görüşme ve değerlendirme kılavuzları gibi faydalı içeriklerden, madde kullanımı ve antisosyal kişilik bozukluklarını doğru şekilde teşhis etmenin nasıl mümkün olacağına dair bilgiler içermektedir. Kitap aynı zamanda size bu tür bozuklukların tarihsel ve klinik perspektiflerini ve bunların epidemiyolojisini ve etiyolojisini sağlayarak size konuyla ilgili kapsamlı bir arka plan ve anlayış kazandırmaktadır. Okuyucuya kavram ve fikirleri göstermek için gerçek klinik örnekler eşliğinde vaka çalışmaları ve terapi skeçleri de dahil edilmiştir. Yazarın yirmi yıllık saha çalışma deneyimine dayanan kitap bu ciltte, madde bağımlılığı ve antisosyal kişilik bozukluğu olan kişilere yardım etmeye dair paha biçilmez bir yaklaşım sunmaktadır. 

Kitap içerisinde ele alınan bazı konular şunlardır: Doğru ayırıcı tanı, direnç, tedavide yapının kullanımı, terapist-hasta ilişkisi dinamikleri, tedavi sonuç etkinliği, nüks ve iyileşme. Kimyasal bağımlı ve antisosyal danışanlarla çalışmalarında daha etkili olmak isteyen bağımlılık alanında çalışan psikologlar, psikiyatristler, denetimli serbestlik ve şartlı tahliye memurları için kitap, pratik, yararlı ve bilgilendirici bir rehber olarak kabul edilmktedir. Bu aydınlatıcı kitap, kimyasal bağımlı ve antisosyal hastaların psikoterapi ve rehabilitasyonu ile ilgili klinik olarak en zor konuların çoğunu incelemektedir.

Antisosyal Kişilik Bozukluğuna Dair Öneri Film İncelemeleri

A Clockwork Orange (Otomatik Portakal), 1971

Otomatik Portakal, Anthony Burgess’in aynı adlı yapıtından uyarlanan Stanley Kubrick yapımı bir filmdir. Film temel olarak Alex ile onun suç ve şiddete bağımlı çetesinin davranışlarını, çetenin dağılmasını, Alex’in cezalandırılmasını ve bir deneye kurban olmasını içermektedir. Alex ve çetesi birbirinden çeşitli suçlar işlerken çevrelerine dehşet vermektedirler. Karakterlerde tipik olarak antisosyal davranış örüntüleri gözlemlenmektedir. İşledikleri suçlardan hiçbir şekilde pişman olmayan çete aynı zamanda bundan zevk almaktadır. İşlenilen suçlar arasında fiziksel ve cinsel şiddet davranışları ağırlıklı olarak görülmektedir. Empati seviyesi oldukça düşük olan Alex ve çetesi kurbanlarını manipüle ederken çevrelerine karşı oldukça profesyonel şekilde yalan söylemektedirler. Zaman içerisinde çetenin lideri olan Alex’in diğer çete üyeleriyle ters düşmesinden sonra, işler çığırından çıkar ve çete üyeleri tarafından ihbar edilir ve göz altına alınır. Ancak Alex hapse atılmaz, çünkü cezası hükümet tarafından yürütülen bir deneyin kobayı olarak kullanılmaktır.

 Bu deneyde hapishanede bulunan antisosyal bireyleri ludovico tekniği ile deneysel bir şekilde tedavi etmek amaçlanmaktadır. Tedavide denek sürekli olarak cinayet, savaş, tecavüz ve işkence gibi filmlere maruz bırakılmaktadır. İzletilen içeriklerin şiddeti her seansta arttırılarak Alex’e izletilmektedir ve belli bir yerden sonra Alex hapishane süreci öncesi işlediği suçlardan tiksinmeye başlar. Tedavisinin başarıyla tamamlandığını düşünen doktorlar Alex’i serbest bırakır ancak Alex yeni hayatına uyum sağlamakta zorlanacaktır. Deney insanoğlu ile şiddet kavramı arasındaki ilişkiyi ortaya koymayı amaçlasa da, deneyin kendisi bir o kadar insan doğasına aykırı olarak uygulanmaktadır. Kült bir başyapıt olan Otomatik Portakal, içerisinde sıklıkla antisosyal davranışları barındırması ve suç psikolojisini anlatan en önemli eserlerden biri olması nedeniyle izlenmesi tavsiye edilmektedir.  

Seven (Yedi), 1995

İsmini Hristiyanlığın yedi ölümcül günahından alan film, bir seri katili yakalamaya çalışan iki dedektifin hikayesini konu almaktadır. Seri katil John kendi yöntemiyle yedi ölümcül günahı işleyen kişileri öldürmektedir. Kasvetli ve karanlık bir ortamda geçen film suç ögelerini gösterirken gerilimi daha da arttırmaktadır. Yedi ölümcül günah olan oburluk, açgözlülük, tembellik, haset, gazap, kibir ve şehvet farklı türde cinayetler ile birleştirilerek ögeleştirilmiş bir halde izleyiciye aktarılmaktadır. Somerset emekli olmasına yedi gün kalan bir dedektiftir ve bu esnada bir cinayet ihbarı gelir ve partneri ile bunun peşine düşer. John Doe Katolik, zeki ve zengin bir adamdır. Katilin kafasına taktığı tek şey ise yedi ölümcül günah ve bunu işleyenleri öldürmektir. Herkesin bunu görmesini ve kayıtsız kalmamasını istemektedir. Kurbanlara türlü işkenceler yaşatması, yaptığı davranışlardan dolayı hiçbir suçluluk duygusu duymaması, suça eğilimli ve manipüle yeteneğinin gelişmiş olması sebebiyle John Doe tipik bir antisosyal birey profili çizmektedir. Antisosyal ve psikopati davranışları sergileyen John Doe ve beraberinde suç psikolojisi ve davranışlarına dair önemli metaforlar sunan film, bu alana dair izlenmesi gereken önemli filmlerden biri olarak kabul görmektedir. 90’lı yılların en iyi cinayet-gerilim filmine aday gösterilen Seven, izleyicileri görsel açıdan cezbedici ögeler barındırmaktadır.

 

We Need to Talk About Kevin (Kevin Hakkında Konuşmalıyız), 2011

 Psikolojik gerilim türünde olan film, çocukluğundan itibaren antisosyal ve psikopati benzeri davranışlar sergileyen Kevin ve annesi arasında geçen ilişkiyi konu edinmektedir. Eva, bitkin, mutsuz, geçmişte sıkıntılar yaşamış ancak kariyerli bir kadındır. Eva evlendikten sonra hamile kalır ve bu durumdan pek memnun olmamaktadır. Kevin doğduktan sonra iki ay aralıksız ağlayan bir bebektir. Eva Kevin’i ne zaman kocasının kucağına verirse bebekte bir sakinleşme olmaktadır. Kocası ise Eva’nın durumu abarttığını düşünmektedir çünkü her eve geldiğinde ve oğlunu kucakladığında hiçbir problem görmemektedir. Sanki bebeğin tüm garezi annesinedir. Kevin büyüdükçe annesine olan nefreti katlanarak devam etmektedir. Eva Kevin’in bir problemi olduğu noktasında oldukça ısrarcıdır. Ergenlik çağına giren Kevin artık isyankar bir kişiliğe bürünmüş ve hayata dair alıp veremediği genelde annesinin üzerine olan bir gençtir. Eva’nın bir şeyler değişir umuduyla tekrar hamile kalması ve bir kız çocuk dünyaya getirmesi Kevin için adeta yeni bir tehdit unsuru olarak yansımaktadır filmde karşımıza. Bu algılanan tehditten ötürü Kevin’in kız kardeşine zarar verme potansiyeli artmaktadır.

Eva Kevin’in böyle sorunlu bir çocuk olmasında ve kendisiyle sağlıklı bir iletişime sahip olmamasında şüphesiz kendisini suçlamaktadır. Filmin anlatmak istediğine dönersek, tam olarak izleyiciye aktarılmak istenen şey ise: “Her davranışın bir sebebi var mıdır, Kevin’in çocukluktan süregelen uyumsuz kişiliği ve sonunda bir canavara dönüşmesinin sebebi çocukluğunda yaşadıkları, annesinden aldığı olumsuz tepkiler ve hatta daha anne karnındayken sevilmemiş olması mıydı?” gibi izleyicinin yorumuna bırakılan sorulardır. Filmin izleyici seyrederken pek çok soruya kendisinin cevap üretebilmesini amaçladığı kadar, pek çok soruyu yanıtlanmış şekilde izleyiciye yansıtmaktadır. Anne-oğul ilişkisi, antisosyal davranışta çevrenin etkisi, geçmiş yaşam deneyimleri gibi noktaları daha iyi anlamak adına tavsiye edilebilecek bir filmdir.